Medyanın ısırdığı el

Hani “Yatacak yeri yok” denir ya, bizim medyanın durumu aynen bu... Fertlerinden birine dokunmadığı bir aile bulmak, bir yakını medya eliyle mağdur edilmemiş biriyle karşılaşmak neredeyse imkânsız... Hayatları masum birilerine zarar vermek üzere kurulu tipler bile var aramızda...

Geçen gün eski bir cumhurbaşkanının aile fertlerinden birinin cezası Yargıtay tarafından onandı. İltimasla sahip olduğu bankanın içini boşalttığı için... Yargı süreci uzun sürüyor, ama bu olayda görüldüğü gibi, yanlış yapanın bileti sonunda kesiliyor.

Yazının girişindeki duygularım, eski cumhurbaşkanının yakınıyla aynı davada yargılanan bir dostumun durumunu öğrendiğimden: Nail Keçili’nin... Reklâm dünyasının en büyüğü olduğu günlerde, çalıştığım Zaman gazetesine “Daha iyi nasıl olursunuz?” sorusuna cevap teşkil edecek biçimde meccanen akıllar verirken tanışmıştım Nail Bey’le... Şimdilerde yarı-emeklilik sayılabilecek bir ruh hali içinde...

“Ne emekliliği” dedi bana, “Küllerimizden yeniden doğmaya çalışıyoruz...”

Yargıtay bankanın içini boşaltan kişiyle ilgili cezayı onamışken, Nail Keçili’nin beraat kararı da onanmış... Bir zamanlar 2500 kişiye ekmek sağlayan şirketiyle reklâm piyasasının yüzde 75’ini elinde tutan, verimli olduğu dönemde yıllık cirosu 800 milyon dolara ulaşan, devletin kasasına 30 yılda toplam 2.8 milyar dolar vergi aktaran ülkemizin en önemli işadamlarından biriyken, birdenbire ‘Tapınak Şövalyesi’ ilân edilivermiş ve hayatının 1,5 yılını hapiste geçirmişti Nail Bey. Tabii o arada TÜSİAD’tan ihraç edildiğini, hizmet verdiği firmaların teker teker şirketini terk ettiğini de eklemeliyim.

Kendisini bir ‘medya mağduru’ olarak görmesi doğal... Vaktiyle oluk oluk para akıttığı gazeteler ile TV kanallarının mağduru... Bir yakınına göre, ‘çekememezlik’ rol oynamış başına gelende; “Bir de Özal’a gösterdiği sadakat” dedi aynı kişi...

O günlere birlikte döndük: “2000 senesinin sonunda dönemin içişleri bakanı televizyonlara çıkıp ‘Bir adam var; o adam yakalanırsa bütün bankaların düğümü çözülür’ demişti. Televizyonlar giriş ve çıkışlarda insanları kaydeden kameralardan görüntüler eşliğinde, ‘İşte Nail Keçili, içi para dolu çantayla gece yarısı bankadan çıkıyor’ haberini verdi. O görüntülerde saat 17.30’da, elimde küçük bir evrak çantasıyla reklâm kampanyasını üstlendiğim bankada katıldığım bir toplantıdan çıkmaktaydım.”

 

Cumhurbaşkanı yakınının bankasıyla ilgili iddiaların tutmayacağı anlaşılınca, yok etmek için peşine düşenler, bu defa, bir medya patronunun içi boşaltılmış bankasıyla kendisini irtibatlamışlar... “Tutuklamayı yapan savcı, bir dostuma, ‘Nail Keçili’ye yapılanlardan vicdan azabı çekiyorum; ama yukarıdan çok büyük baskı geldi’ demiş...”

 

‘Baskı yapan yukarısı’ yıldızları bir türlü barışmamış dönemin başbakanından başkası olamaz, Nail Keçili’ye göre...

“Söylemesi ayıp, ama o sürede pek çok kişi ve kuruluş tarafından dolandırıldım da” dedi bana. Şimdilerde bir kez daha birinci lig için ısınan şirketi Cenajans’ı büyütmeye ve vaktiyle binlerce gencin yetişmesini sağlamış Akademi-İstanbul’u daha güçlendirerek canlandırmaya çalışıyor.

“Lütfen meslektaşlarınıza yönelttiğim şu sözlerimi duyurun” ricasını paylaşayım: “Ey medyanın çok değerli mensupları... Çoğunuz beni ve şirketlerimi ‘hırsız, uğursuz, dolandırıcı, hortumcu’ olarak okurlarınıza-izleyicilerinize duyurdunuz. Oysa Yargıtay beni, bizleri akladı. Meslektaşlarınızın cezaevinden çıkması için uğraş veriyorsunuz, iyi güzel, peki benim çiğnenen gururum ne olacak? Duvarları altın vergi levhalarıyla dolu olan benim Yargıtay tarafından onaylı beraatimi sütunlarınıza taşıyacak mısınız?”

 

Hayır, taşımayacaklar... Günlerdir gazeteleri Nail Keçili gözüyle inceliyorum, Yargıtay’ın kararıyla aklandığına dair tek satırla karşılaşmış değilim.

Nail Keçili benim dostum, süreç içerisinde çektiklerinin tanığı sayılırım. Reklâm desteği vererek zenginleştirdiği medyadan hep iyiliğini görmüş kişilerin gadrine uğramasını da ibretle izledim.

Bazıları için “Yatacak yeri yok” deniliyor ya, bence o kişilerin kendileri de durumlarını biliyorlar...