Mehmet Eymür bir gün tam konuşacak da ne zaman!

Mehmet Eymür artık sağır sultanın bile bildiğince bir dönem MİT Karşı Terör Dairesi Başkanı. Kitap yazdı, arada bir üç beş cümle edip ortalığı birbirine karıştırıyor ama bildikleri ve yaşadıklarının çok büyük bir bölümünü elbette anlatmıyor. Örneğin evinden çıktığında çapraz ateşe tutularak öldürülen, MİT eski Müsteşar Yardımcısı rahmetli Hiram Abbas’ın emriyle,  ASALA’nın kökünü kazımak için kurulan ve Beyrut’tan Paris’e değin gönderilen altı özel timin yöneticisi olduğundan hiç söz etmiyor. Bu altı timin öyküsünü Hiram Bey ayrıntılarıyla anlatmıştı. Ancak o dönemde Günaydın’ın sahibi olan Asil Nadir, belki de haklı olarak, bu öyküyü yayınlamamıza izin vermemişti, sevgili Seçkin Türesay’ın bütün uğraşlarına rağmen.  Cumhurbaşkanlığının son döneminde öyküyü rahmetli Turgut Özal’a anlattığımda acı acı gülmüş, “keşke yayınlasaydınız. Bence bir sakıncası yoktu. Hem o zaman MİT’in karanlıkta iki eliyle burnunu bulmaktan aciz bir kuruluş olmadığını, gerektiğinde CIA’ye de MOSSAD’a da taş çıkartabileceğini herkes öğrenirdi.” demişti. Gerçekten de bu timlerin hazırlanışı, üstlendikleri görevler ve bu çok karmaşık harekatın,  askerden de gizlenerek başarıyla sonuçlanması,  MAH’ın, üzerine Hollywood filmi yapılmış Çiçero Harekatını bile gölgede bırakacak müthiş bir eylemdir. Asker o kadar ASALA operasyonundan habersizdir ki, Orta Doğu’da görevini tamamlayan altı kişilik, “dört numaralı tim” Türkiye’ye dönerken sınırda yakalanır, diğer beş tim sağ salim Türkiye’ye dönmüştür.  Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ, bir şeylerin olduğunu sezmekte ama ayrıntılarını bilmemektedir. Bu timin üyelerini Diyarbakır Hapishanesine attırır, günlerce sorguya çektirir. Hiram Abbas’la Mehmet Eymür bu timin başına gelenleri araştırır, iz sürer, nerde tutulduklarını, işkenceler altında inlediklerini ama askere tek kelime etmediklerini öğrenince doğru Turgut Özal’a gider Hiram Bey ve onun girişimi sonucu arkadaşlarının serbest bırakılmasını sağlar. Yapılanlar CIA’den MOSSAD’a kadar bütün istihbarat dünyasına parmak ısırttıran, Fransız istihbaratı DCRI’nın gözleri önünde ama onların farkına bile varmadıkları müthiş bir operasyondur ki rahmetli Kuşçubaşı Eşref sağ olsa ayakta alkışlardı denecek kadar da başarılıdır. Bu bir dizi operasyon ASALA’nın da gözünü öylesine korkutmuş, yönetici kadrosunu dehşete düşürmüştür ki,  Türkiye’ye yönelik diplomat suikastları o saat durur.

Mehmet Eymür son olarak Süleyman Demirel’in özel istihbarat birimini açıkladı. “Hem Teşkilat içinden hem de dışından Süleyman Bey’e bilgi verenler vardı, “ dedi. Yani 12 Eylül’den Demirel’in haberi olmaması imkansızdı demekte Mehmet Eymür. Ardından da Tansu Çiller’in MİT’i hiç ciddiye almadığını söyledi.  Çiller döneminde Mehmet Eymür’ün “Özer Çiller Örgütü” diye bir istihbarat birimi kurduğu çok tartışılmıştı. “ Aydınlık gazetesi Susurluk Raporunu evirip çevirip Özer Çiller Örgütüne dönüştürdü. Tümüyle yalan!” diyor Eymür bu gün.  TSK’da vesayet düzeninin sürmesi için ülke çıkarlarını bir kenara nasıl atanların yuvalandığına örnek olsun diye şunu anlatıyor: “Biz Öcalan’a karşı geçmişte bir ekip kurduk.  Harekattan önce bir haber uçtu ve Öcalan’ı alamadık. Çünkü “ Genelkurmay İstihbaratDaire Başkanı Çetin Saner Paşa telefonda aleni olarak harekatla ilgili konuşuyor. Bu konuşmayı da herkes dinliyor. Çetin Saner niye açık açık konuşuyor? Bunu iyi anlamak lazım.”

Ya işte böyle. Mehmet Eymür bir konuşsa, dağarcığındakileri masaya koysa, neler ortaya dökülecek, kimler kaçacak delik arayacak ve son yarım yüz yılın nice faili meçhulüne belki de ışık tutulacak. Herhalde her şeyin bir zamanı vardır hesabıyla şimdilik susuyor; kim bilir!