Mezhepçi çetenin suç ortakları

Türkiye dahil pek çok Avrupa  ülkesindeki Suriyeli diplomatların, ülkelerine geri gönderilmesi, diplomasinin bittiğinin ve iplerin tümüyle koptuğunun en önemli göstergesi.

Kısacası, uluslararası rasyo anlamında söylenecek söz bitmiştir. Aslında, Annan planı yokken de Suriye’deki durum en dramatik haliyle ortadaydı. Annan planı, sadece Esad’a biraz nefes aldırmıştır o kadar.

 

Her ne kadar, Fransa cumhurbaşkanı Hollande, “askeri müdahale masada” dese de, yakın vadede bu konuda bir adım atılması pek mümkün gözükmüyor.

Zira, Avrupa’nın şu anda Suriye konusunda aktif rol almak gibi bir niyeti yok. Ayrıca mecali de yok. Çünkü Avrupa’nın derdi büyük, ekonomik krizle boğuşuyor. Bu yüzden de, Suriye’deki krizin etrafından donarak sürekli top çeviriyor.

İlginçtir, mesela Avrupa basını şu ana kadar Suriye’deki durumu bir iç savaş olarak tanımlamaktan özenle kaçındı. Yeni yeni iç savaş söylemini dillendirmeye başladı.

Net olarak ortaya çıkmıştır ki, Batılı ülkeler, birileri Suriye’ye önden gitsin, biz de arkadan geliyormuş gibi yapalım pozisyonundadırlar.

Oysa, bundan daha dramatik bir iç savaş olabilir mi?

Her gün yüzlerce insanın öldürüldüğü, bebeklerin bile katledildiği Suriye’de, maalesef en kıyıcı haliyle bir iç savaş yaşanmaktadır.

***

 

Lafı dolandırmanın bir anlamı yok. Eğer, Avrupa birliği ülkelerinden birinde, mesela Belçika’da Suriye’deki durumun binde biri olsa, iç savaş diye çığlıklar atıp, her tarafa tabelalar asarlardı.

Anlaşılan o ki, Suriye’deki insanlık dramı konusunda Batı’nın hiç acelesi yok. Neden acele etsin ki, nasıl olsa ölenler Avrupalı değil. Hula’da elleri arkadan bağlanarak katledilen çocuklar onların çocukları değil ki...

Evet, Batı Suriye’de yaşanan insanlık dramı karşısında duyarsız. Ancak, bölge ülkelerinin de sivillerin, çocukların ölmesine duyarlı olduğunu söylemek mümkün değil. Yani Batı da, Doğu da masum değil. Mesela, Suriye’deki mezhepçi çetenin arkasında duran İran ve Rusya çok mu masum?

Açık konuşalım, İran’ın, Suriye’deki çete devletinin arkasında durması, bölgedeki mezhepçi gerilimi tırmandırmıştır.

Daha da vahim olanı, İran’ın Esad yönetimiyle arasına mesafe koyamaması, bölgeyi dışarıdan dizayn etmeye çalışanların işini kolaylaştırmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, Batı hem kendi içindeki kavgayı hem de Ortadoğu’ya ilişkin hesaplarını Suriye üzerinden vekaleten yürütmeye devam edecektir.

Bu yüzden de, Suriye’de ne kadar sivil öldüğünün Batı için bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Rusya ise, BM Güvenlik Konseyi’ndeki hayati öneme sahip reyini, en yüksek teklifi verecek olana nasıl satacağının hesabını yapmaktadır. Ancak bilmek gerekiyor ki, bugün Baas üzerine yatırım yapan Rusya’nın Ortadoğu’daki geleceği, Esad rejiminin geleceğinden hiç de parlak olmayacaktır.