Müslüman öldürmenin tarifesi

Batman filminin galasında bir manyağın öldürdüğü on iki kişiden bütün dünya haberdar olurken Myanmar’da işlenen soykırım ve resmi kayıtlara göre bugüne kadar öldürülmüş olan 20.000 kişi (gayri resmi kanallara göre öldürülen insan sayısı 150.000 civarındadır) hakkında medyada neredeyse bir yansıma bile bulunmamaktadır.” Bu çarpıcı tespit İbrahim Oluklu ve Ali Günvar’ın Arakan Müslümanlarına yönelik katliamlara dikkat çekmek için kaleme aldıkları bildiride yer alıyor.

Batının Arakan Müslümanlarına yaklaşımını anlamak için dönüp iki yüzyıllık modern katliamlar dönemine göz atmak lazım. Bu dönemde yürürlükte olan bir “katliam tarifesi” var: Hıristiyanların Müslüman öldürmesinin bedeli ödenmez. Müslümanların Hıristiyan öldürmesinin bedeli ödetilir.

Myanmar’da Müslümanları katledenler Hıristiyan değil Budist. Ama öldürülenler Müslüman olduğu için orada da aynı tarife geçerli. Onun için batı medyasında bu konuda hiçbir haber ya da yorum okuyamıyorsunuz. Onun için Arakan Müslümanlarına ancak İslam dayanışması hassasiyeti taşıyan az sayıdaki yayın organı ilgi gösteriyor. Çünkü “İslamofobi” sanılandan çok daha güçlü bir duygu. “İslamofobi” aynı zamanda batı dünyasının dünyanın geri kalanındaki Müslüman olmayan kültürlerle paylaştığı bir hastalık. Bu sayede Akif’in “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...” diye tarif ettiği unsurları da Müslümanlara karşı seferber edebiliyor.

“İslamofobi”nin temelinde aslında Müslümanların elindeki ekonomik değerleri ele geçirme hırsı var. Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde İngiliz emperyalizmi petrol bölgelerini ele geçirmek istiyor, Ruslar sıcak denizlere erişim yolu arıyor, Fransızlar doğu Akdeniz’e egemen olmak için Osmanlı arazisinin bir kısmına el koymak istiyorlar vs. Aslında amaç epeyce dünyevi. Ama buna dini bir kisve giydiriyorlar. Osmanlı yönetimi altındaki Hıristiyanları devreye sokuyorlar. İkinci Haçlı Seferinde gelip mabedlerini kirlettikleri, kadınlarına tecavüz ettikleri, erkeklerini kılıçtan geçirdikleri doğu Hıristiyanlarının aslında din kardeşleri olduklarını hatırlıyorlar birden bire.

Bugün Myanmar’da Budist katillerin onbinlerce Müslümanı çocuk-kadın demeden seri bir şekilde katletmesi batı dünyasında “insanlık suçu” olarak algılanmıyorsa sebebi öldürülenlerin Hıristiyan olmamasıdır. “İnsanlığa karşı suçlar” kavramı bile başlangıçta “Hıristiyanlığa karşı suçlar” diye ortaya atılmış; sonra sakıncaları düşünülerek bu adlandırmaya dönülmüş. Geçenlerde Taner Akçam yazdı da oradan öğrendik!

“Hıristiyanlığa karşı suçlar” adlandırması Birinci Dünya Savaşı döneminde gerçekleştirilen tehcir sırasında Ermenilerin uğradığı katliamlara batı dünyasının gösterdiği tepkiyi ifade ediyor. Haklı bir gerekçeyle alınan tehcir kararının uygulanması sırasında, ister intikam amacıyla ister eşkıyalık maksadıyla olsun, başıbozuk birtakım topuluklarca göç kafilelerine yapılan saldırılar sonucunda meydana gelen katliamlar gerçekten de “insanlığa karşı suç” kabul edilmeli.

Ama 1915 öncesi ve sonrasında Ermenilerin nüfus çoğunluğuna sahip olmadığı bölgelerde “etnik temizlik” maksadıyla öldürülen yüz binlerce masum Müslümanı görmezden gelmek de “insanlığa karşı suç” kabul edilmeli. Mesela Yunan isyanı sırasında Müslümanlara karşı gerçekleştirilen soykırımı Hıristiyanlığın ve uygarlığın zaferi olarak alkışlamak da “insanlığa karşı suç” değil mi?

93 Harbinde en az 300 bin Müslüman sivil katledildi; 1 milyonu aşkın kişi vatanlarından sürüldü. Balkan savaşında öldürülen 400 bin Müslümanın büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardı. Bu da “insanlığa karşı suç” değil mi? Tıpkı aynı dönemde Kırım’da ve Kafkaslarda öldürülen ve yurtlarından sürülen milyonlarca Müslümana reva görülenler gibi.

Batı dünyası ancak Hıristiyanların başına bir şey gelirse ağlar. Çünkü batı uygarlığı örosantriktir, yani benmerkezlidir. Onun için batı kamuoyunun Batman filminin galasında öldürülenlere gösterdiği ilgiyi Arakan Müslümanlarına göstermesini beklemek saflıktır.