Netanyahu Sarkozy’yi neden özleyecek?

Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, geçen yıl Başkan Barack Obama’ya, Benyamin Netanyahu’ya “katlanamadığı”nı söylerken ve İsrail başbakanını “yalancı” olarak yaftalarken yakalanmıştı. Fakat eğer Sarkozy yeniden seçilmezse, ki bu oldukça muhtemel, Netanyahu onu birçok dünya liderinden daha fazla özleyebilir. Sarkozy yalnız gelmiş geçmiş en İsrail yanlısı Fransız Cumhurbaşkanı değil; aynı zamanda Batı liderlerinin İran’a karşı katı bir tutum sergilemelerini sağlamak konusunda İsrail’in en büyük şansı.

Hiperaktif ve savaş yanlısı Sarkozy, Avrupa ve ABD’yi İran’a karşı tutumlarını sertleştirmeye ve enerji ve banka sektörlerine uygulanan yaptırımlar aracılığıyla Tahran’a baskıyı artırmaya yönelten baş aktör oldu. Gerçekten de bu mesele konusunda Başkan Obama’ya sürekli sağdan baskı yaptı ve nükleer ayrılığın çözümü adına diplomatik uzlaşma çabaları hakkında, Batılı liderler arasında şüphenin sesi oldu. Muhtemel varisi Francois Hollande, Fransa’nın İran’a karşı resmi tutumunu devam ettirse de, Sarkozy’nin yaptığı gibi onları daha saldırgan bir tutuma yönlendirecek ve uzlaşma senaryolarına karşı çıkacak gibi görünmüyor.

***

Batılı güçler İran ile nükleer ayrılığı sona erdirmek için müzakerelere girerken, İran’ın Batı’nın tüm talepleri karşısında taviz vereceğine dair bir işaret yok. Yine de eğer Tahran, programının niteliği konusundaki uluslararası endişeleri dindirmek için somut ve kanıtlanabilir adımlar atmaya hevesli olursa, Batı kabul edilebilir tavizlerin tanımlanması zorluğuyla karşı karşıya kalacak. İşte bu tartışmada Sarkozy, Netanyahu’yu memnun edecek şekilde bir oyun bozan gibi davranabilirdi.

İstanbul’daki görüşmeler sonucunda, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NSYÖA) ve karşılıklılık prensibine dayanan bir müzakere çerçevesinde karar kılındı. İran henüz buna uymadı ancak NSYÖA, İran’a tüm nükleer çalışmalarını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetimine açma zorunluluğu getirdiği halde, İran’ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını da güvence altına alıyor. Böylelikle NSYÖA’yna dayanan bir diplomatik çözüm, İran’ın nükleer kapasitesini silah üretimi için kullanmasına karşı engelleri güçlendiriyor. Fakat İsrail ve Fransa’nın taleplerinin aksine, İran’ın zenginleştirme kapasitesini etkisiz hale getirip ortadan kaldırmıyor.

Obama Yönetimi’nin zenginleştirme konusundaki tutumu daha belirsiz. Başlangıçta Bush Yönetimi’nin sıfır-zenginleştirme tutumunu devralmışken, yakınlarda İran’ın NSYÖA’ya uyumlu, barışçıl bir nükleer programa sahip olma hakkından bahsettiler. Netanyahu’nun Batılı güçlere, İran’a uranyum zenginleştirme kapasitesi sağlayacak her türlü tavize direnmeleri konusunda baskı yapma ümitleri, Sarkozy sahneden indiği takdirde büyük ölçüde azalacak.

Fransız lider, müzakereler konusunda Batılı liderler arasında şüpheciliğin sesi oldu ve hem Obama Yönetimi’ne hem de Avrupa hükümetlerine, İran ekonomisi üzerinde daha acılı ve daha sert yaptırımlar uygulanması için faal olarak baskı yaptı.

İngiltere Fransa’nın sıfır-zenginleştirme talebini destekliyor, fakat bu konuda aktif bir tutum içinde değil. Batılı güçler İran’ın devam etmekte olan düşük seviye zenginleştirme meselesini şimdilik çözümsüz bırakıyor. Ancak nükleer programını silah üretmek için kullanmasını engelleyecek bariyerlerin güçlendirilmesinde somut ilerleme sağlayacak bir ara antlaşma yapmaları durumunda, analistler Londra’nın bu mutabakata uymasının muhtemel olduğunu söylüyorlar.

Yakın vadede, nükleer silahlanma tehlikesini azaltacak adımlar içeren, fakat bir yandan da İran’ın uranyum zenginleştirmesini mümkün kılan ve Tahran üzerindeki uluslararası baskıyı azaltan bir nükleer uzlaşma, şu anda tam olarak İsrailliler’in korktukları şey. Ve Sarkozy, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere karşı silahlı harekat tehditlerini reddetse de, zenginleştirme konusundaki uzlaşmada Hollande’dan daha fazla baskı yapmaya istekli olabilir.

***

Eğer sosyalist aday başkanlığı kazanırsa, ilginin odağında olmak isteyen ve daha katı bir tutum sergilemesi konusunda Obama Yönetimi’ne alenen kafa tutmaya istekli Sarkozy’den daha ılımlı bir takım oyuncusu olması bekleniyor. Hollande’nin tabağı ülke meseleleri ile dolu olacak ve cumhurbaşkanı olarak dış politikadaki asıl önceliği, Euro Bölgesi’ni kurtarmak için yapılan anlaşmanın tekrar müzakere edilmesi olacak. İran ve Suriye benzeri dış politika dosyaları, Sarkozy’nin idareyi ele alma alışkanlığının aksine, muhtemelen Fransız Dışişleri Bakanlığı’na iade edilecek. Yani resmi politika aynı kalsa da Sarkozy’nin rakibi, Batı tarafında İran konusunda katı tutum isteyen en önemli tezahüratçısını susturmuş olacak. İşte bu yüzden Fransız seçmenler bugün Sarkozy’nin ikinci bir dönemi olup olmayacağı konusunu sonuçlandırmak için seçime giderken, İran nükleer anlaşmazlığının tüm taraflarını dikkatle izliyor olacak.    

Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.

>> YAZARIN İNGİLİZCE YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.