Önce Stoch, sonra Volkan

Maç başlayıp az zaman geçtiğinde; Fenerbahçe’nin Caner dışında tam kadro çok soğukkanlı olduğu gözlendi. Üstelik sahaya iyi yayılmış, herkes iyi yer tutmuştu. Böyle olunca; Galatasaray’ın aktif oynama isteği kolayca pasifize ediliyordu. Baskı kurma çabasındaki Sarı-Kırmızılılar, istekli sokuluşlarında bir türlü açık delik bulamıyorlardı.

Ama Fenerbahçe; kontrolu altında tuttuğu rakibini, Alex’in zeka kokan ara pası ve Ziegler’in usta işi şutuyla (Neredeyse ilk atağında) avladı.

Sarı-Kırmızılılar’ın sırasıyla Emre, Felipe Melo, Elmander ve Necati ile skora başkaldırışı, ancak devrenin son 15 dtakikasında gerçekleşebildi. Galatasaray, ilk yarım saat, Galatasaraylığını gösteremedi.

***

Ama Cim-Bom, ikinci yarıya başlaması gerektiği gibi başladı. Hırslı, hızlı ve etkiliydi. Daha 49. dakikada Necati ile kaçırdığı bir gol var ki; saç-baş yoldurdu. Bu pozisyonda Volkan’ın birbirini izleyen iki seri müdahalesi, bunun neden gol olmadığını çok güzel anlatıyordu.

Galatasaray’ın baskısı sürüyordu. Elmander’in sol açığa pas verecek gibi yapıp aniden ceza alanına kendi daldığı pozisyon, futbol zekasının ne demek olduğunu gösteriyordu.

***

Değişen Galatasaray ve sahada değişen tablonun, skoru da değiştirmesi çok uzun sürmedi. Selçuk İnan’ın adeta klasikleşen serbest atışları, kaleye bir ampul daha astı. Tavana asılan ampullerin sayısı, neredeyse bir avize oluşturacaktı ama, Volkan Demirel bunların montajına bir türlü izin vermiyordu.

İşler Fenerbahçe adına kötü gitmeye başladığında; sürpriz bir Alex değişikliği ortaya çıktı. Bunun ne anlama geldiği tartışılırken, oyuna alınan Stoch, harika bir gol attı.

Fenerbahçe öne geçti ama; sahadaki futbol tabeladaki gerçeği onaylamıyordu. Atılması gereken gollerin Galatasaray’dan gelmesi beklenirken, ibrenin Fenerbahçe’ye dönmesiyle, futbolun ne denli karmaşık bir spor olduğu anlaşılıyordu.

Gol sonrası tam anlamıyla bir Galatasaray şoku yaşandı. Galatasaray neye uğradığını anlayamadan maç bitti.