Osmanlı, Titanic faciası, Çanakkale

15 Nisan Titanic’in batışının 100. yıldönümüydü. Kimi tur şirketleri enkazın olduğu yere özel turlar düzenledi. Aklınıza gelen tüm belgesel kanallarında facia ve o gece yaşananlara dair özel bölümler yayınlandı. Mesela bölgede çok sayıda buz dağı olduğu için motor durduran bir geminin geçtiği telsiz mesajını Titanic telsizcisi çok yoğun olduğu için almamıştı.

Hemen yakınlarda bulunan Californian adlı gemi de Titanic projektöründen mors alfabesiyle verilen “batıyoruz” mesajını anlamamış, olay yerine gitmediği için de can kaybı çok fazla olmuştu. 3 yıl sonra Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yılı ve adım gibi eminim ki, biz böyle belgeseller seyredemeyeceğiz.

***

 

Titanic ile Çanakkale’yi anladık da konunun Osmanlıca ile ne alakası var demeyin, çok alakası var. Titanic faciasıyla ilgili araştırma yapan herkesin asıl kaynak noktası Amerikan Kongresi Kitaplığı’nda bulunan ve o dönem faciayı araştırmak üzere kurulmuş komisyonun hazırladığı rapor, tanık ifadeleri oldu. Kütüphaneye giden tüm araştırmacılar dosyayı alıp, okudular, notlarını çıkarıp çalıştılar. Bizim böyle bir şansımız yok zira Çanakkale Deniz Zaferi’ne dair yazılı herhangi bir belgeyi okuyup anlama imkanımız yok. Sadece Çanakkale Zaferi değil, o dönem yaşanan ve tarihin akışını değiştiren belgelerin tamamını Fransızca ya da İngilizce kaynakları okuduğumuzda anlayabiliyoruz...

***

 

Başbakan Erdoğan, Çin gezisinin son gününde Kürtçe ve Osmanlıca’nın seçmeli ders olacağını açıkladı. Biz de her konudan siyasi tartışma çıkarmaya meraklı olanları sayısı çok olduğu için bu işin önemi yeterince kavranamadı. Oysa Ermeni diasporasının davul zurna çalarak hazırlandığı ‘soykırım’ iddialarının 100. yılına karşı tezler üretebilmenin yolu da o dönemin belgelerini okuyabilmekten geçiyor. Kaldı ki toplumda karşılığı olmayan bir hizmetin sunumundan söz etmiyorum. İstanbul Büyükşehir’e bağlı İSMEK’in açtığı Osmanlıca kurslarındaki katılıma bakın. Hadi ona bakmak zor, bir arama motoruna “Osmanlıca ders verenler” diye bir yazın, hemen her ilden sonuçlar buluyorsunuz. Sonuç olarak Osmanlıca’dan rejim kavgası çıkmaz ama siyaset halkın taleplerini karşılama işidir öğetisine dair güzel bir ders çıkabilir.