Pireyi dev yapan film

Bütün devleşen canlılar canavar mıdır? Elbette, değildir. Canavar ara sıra insanoğlunun aynada gördüğü surette belirir ancak! Soğuk Savaş döneminin B sınıfı filmlerinde komünizm ve nükleer savaş korkusunun bir yansıması olarak sıkça ele alınan, radyoaktivite yüzünden devleşen canlılar motifi Paris’te Çılgın Macera / Un Monstre a Paris filminde karşımıza bambaşka bir şekilde çıkıyor.

Seine Nehri taşmış Paris’in bir kısmı sular altında kalmıştır. Eyfel Kulesi sanki bir gölün içinde yükselmektedir! Halk kendi yaptığı tahta köprülerle ulaşım sağlamaktadır. Belediye Başkanı olma hırsıyla kahramanlaşmaya çalışan Emniyet Müdürü, bir çare bulacağına su baskınını halka unutturmak için kalplerine korku salmayı tercih eder. Bir şeyden korksunlar ve korunmak için ondan medet umsunlar!

Tuhaf bir tesadüf Müdür’e bu ucuz politik taktiği uygulamak için ona istediği fırsatı verir: Bir sinema makinistiyle kurye arkadaşı teslimat yaptıkları botanik laboratuvarında, keşfe çıkmış olan bilimadamının maymun asistanına bıraktığı bütün uyarılara rağmen ortalığı karıştırırken kimyasal bir patlamaya yol açar. Bu arada maymundaki pirelerden biri devleşir!

***

Paris sokaklarında damlara kadar sıçrayarak dolaşan dev bir pire göreni dehşete düşürmeye yeter de artar! Peki bu devleşen pire bir tehdit midir? Çok yetenekli bir müzisyen ve dansçıdır, sesi kulak okşar! Ama gel de bunu polise anlat! Adının tam çevirisi Paris’te Bir Canavar olan bu canlandırma film, siyaseten de ezber bozuyor. Toplumun asalak diye gördüklerinin, canavar diye korktuklarının lider diye güvendiklerinden, kahraman diye alkışladıklarından daha iyi olabileceklerinin altını çiziyor. 

Paris’te Çılgın Macera’da küçük izleyicilerimiz diyalogları Türkçe dublajla takip ederken siz de Fransızca - İngilizce şarkıları bizzat ünlü şarkıcı Vanessa Paradis’ten dinleyebilirsiniz. 20. yüzyıl başı Paris tabloları fonunda ve slapstick komedinin tadına vararak.

Büyük bir Disney ya da Dreamworks prodüksiyonu olmadığı sürece

o güzelim, yaratıcı canlandırma filmleri izleyici radarının altında kalıyor nedense. Öncelikle bunlar çocuk filmi falan değil, her yaştan izleyici kitlesine uygun filmler. Öte yandan hem teknik hem estetik yönden hakikaten çok yetkin, salonlarımızı dolduran birçok banal, vasat canlı aksiyon filmden katbekat üstün yapımlar. 

Özellikle geniş bir yelpazede sanatsever kitlenin canlandırma türüne ayrıcalık tanıması lazım. Vizyona bir canlandırma çıktığında -bir iki istisna dışında- hemen koşup izlemenizde yarar var. Kimbilir kaç kere yazmışımdır, ama yinelemekten çekinmeyeceğim. Canlandırma sinema ötesi bir tür. Disiplinlerarası çalışmaların en üst noktalarından biri. Yapısı gereği fantastik öğelere sahip. Çocukları hayal güçlerine körükleyecek bir masal aleminin içine çekerken, bizim büyütüldüğümüz masalların statükocu, ayrımcı, en çok da cinsiyetçi zaaflarına sahip olmayan öykülerle daha eşitlikçi bir dünya tasavvuru sunuyor onlara.

Siz belki çocuğunuza evdeki hayvanların üstünde bulunan pirenin bir asalak olduğunu söyler, ondan sakınmasını ister, pire ilacı kullanır, pire tasması takarken en önemli noktayı atlamış olabilirsiniz. Pire de bir can taşıyor. O da bu gezegeni dolduran canlılar zincirinde bir halka. Hiçbir hayvan insanların evlerinin içinde yaşaması için yaratılmadı. Ve hepsi pire, kene vb. asalaklar taşır doğada. Onların da işlevi vardır!

Canlandırma filmlerde hem üst düzey bir sanatsal çalışmanın ürünlerinin tadına varmak hem anaakım sinemanın basmakalıp filmlerine alternatif bulmak mümkün.