Rusya-Suriye-Almanya Kimyasal silah

MOSKOVA-

Rusya Federasyonu’nun başkenti “yaz tatili rehavetini” belli ki pek yaşayamıyor... Tıpkı, Ankara gibi... Gözler, kulaklar Suriye’de, özellikle iç savaş yaşayan ülkenin Türkiye ve İsrail sınırlarında...

Beşar el-Esed, gerçekten işi, “kimyasal silah kullanmaya” kadar vardıracak çılgın ruh hali içinde mi? Moskova bu sorunun yanıtını tam olarak bilemediği için, son ana kadar kaderine terk etmeyeceğini gösterdiği müttefikini “uyarmak” zorunda kaldı... Eğer, Beşar, şu veya bu nedenle komşularından birine karşı kimyasal silah kullandığı taktirde bu kez yalnız NATO’yu değil, “güçlü müttefikini” de karşısında bulacak...

Moskova medyasından izlediğimiz haberlerin batılı yayın organlarından pek farkı yok aslında... Şam, Hama ve Humus’taki kimyasal silahların depolarından çıkarılıp ülkenin belirli bölgelerine sevkedilmesi, “kitle kıyımlarına dönük bir savaşın” habercisi mi, yoksa, Baas rejiminin bu silahların “radikal terör örgütlerinin eline geçmesini önleme” çabası mı?

Moskova’daki yetkililer, Suriye yönetiminin kimyasal silahların tamamını kontrol ettiğinden eminler... Bakıyoruz, gelişmeleri yakından izleyen İsrail kaynakları da durumu “şimdilik” aynı şekilde değerlendiriyor.

Ama... Ne yazık ki, Batı Asya (Ortadoğu) bir kez daha kitle imha silahlarının kullanılabileceği bir savaşın riski altına giriyor...

Kimyasal silah, fakirin atom bombası

Batı Asya’daki kimyasal silahların yayılması sürecini İsrail’in asla resmen kabul etmediği nükleer silah üretiminin tetiklediğini, 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı’nın da bu süreci hızlandırdığını biliyoruz.

Konu, Suriye’nin kimyasal silahları olunca, kamuoyu, gelişmelerin Sovyetler Birliği’ne dayandığını düşünebilir... Moskova’nın, “nükleer” İsrail’e karşı Arap müttefiklerini bu tür kitle imha silahlarıyla donatmış olduğu düşüncesi “düz mantığın” doğal sonucu...

Günümüzün Rusya yönetimi ise, gördüğümüz kadarıyla, bu konuda ellerinin temiz olduğunun rahatlığı içinde. “Zengin” İsrail’in nükleer bombasına karşı “fakir” Arab’ın kimyasal silahının perde arkasında -ne yazık ki- esas olarak 22 Alman firmasıyla 1 İsviçre firması var!..

Yani... Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla bir anda dünya gündemine yerleşen “kimyasal silah tehdidi” Batılı firmaların teknoloji ve kimyasal silah yapımında kullanılacak hammadde desteklerine dayanıyor...

Korkunç silahlanma

Batı Asya’nın bu açıdan durumuna bakalım: Mısır ordusunun, 1960 yılında Yemen’deki bir ayaklanmayı bastırmak amacıyla kimyasal silah kullandığı, 1973 Yom Kippur Savaşı’nda da İsrail’e karşı müttefiki Suriye’ye de benzer silahlardan aktardığı biliniyor. Mısır ve Suriye o savaşta ellerindeki kimyasal silahları, İsrail’in muhtemel nükleer tepkisinden çekinerek kullanmadılar. Ama İran ve Irak sekiz yıl süren savaşları boyunca birbirlerine karşı çok rahat kullandılar!.. Hatta Saddam Hüseyin, 1988’de Halepçe başta Kürt yerleşim birimlerini kimyasal silahlar ile yok etti!.. Aynı silahlardan yüksek miktarda Kaddafi’nin Libya’sında bulunduğunu da hatırlatmama gerek var mı? (Sahi, ne oldu Libya’daki kimyasal silahlar, acaba kontrol dışı güçlerin eline geçti mi, soran yok...)

Bir gerçeği kabul edelim: Kimyasal silah tehdidi, Şam’dan yapılan son açıklama ile başlamadı... Bu riski, hayli uzun zamandır zaten yaşıyoruz!..

Moskova’daki hava

Herkes, Rusya’nın siyasi istikrarının, hatta Vladimir Putin’in siyasi geleceğinin dünya petrol fiyatlarıyla bağlantılı olduğunu biliyor. Petrolün 2010 yılında ulaştığı zirve fiyatlar, Rusya halkının “Putin rejimine” bir şans daha vermesine neden oldu. Fakat, küresel ekonomik krizle birlikte petrol fiyatlarında yaşanabilecek büyük düşüş önce Rusya’yı, devamında da İran’ı vuracak. Şu andaki petrol fiyatı seviyesi, Rus ekonomisinin ancak yüzde 3 oranında büyümesine, Rus vatandaşının gelir artışının durmasına neden oluyor. Düşüş devam ederse, “Arap Baharı”nı, “Slav Baharı”nın takip edeceği kesin... Rus halkı bunun ilk işaretini geçtiğimiz aralık ayında ekonomik durumu protesto amacıyla sokağa dökülerek vermişti. İran halkı ise geçtiğimiz Cuma namazından sonra yükselen gıda fiyatlarını sokaklarda protesto etti.

Bu nedenle, Rus meslektaşların da kabul ettiği gibi, Rusya ve İran’ı, petrol-doğalgaz fiyatlarını artıracak bütün krizlerin aktörleri içinde görebilirsiniz... Suriye krizine ve İran’ın iki de bir Hürmüz Boğazı’nı kapatma manevralarına bu gözle bakmakta yarar var.