Seçmenlerin layık oldukları tercih

Başkanlık yarışı, Obama ve Romney kampanyalarının saldırı ve karşı saldırılarıyla öylesine ateşli hale geldi ki, daha büyük meselelerin söz konusu olduğunu unutmak kolay. Bu bir talihsizlik çünkü boş lafların altında, Amerika’nın geleceğiyle ilgili tartışılması gereken ideolojik bir mesele var.

Sanırım saldırılar kaçınılmaz. Ama dürüst olalım: Bunlar büyük ölçüde yanlış veya ilgisizler. Belgeler ne gösterirse göstersin, Mitt Romney 1999 Şubat’ından sonra Bain Capital’ı yönetmiyordu. Ki eğer bir şirketin ayakta kalmasını sağlamak üzere masraflarını azaltmak için dış kaynak temin ettiyse, bu da ahlaksızca değil. Bir şirket böyle randımanlı yönetilir. Başkan Obama gelecekte dış kaynak kullanmayı engellemek için mi vergi bariyerleri koymamızı öneriyor? Diğer taraftan Romney’nin, başkanı hükümete yapılan bağışları siyasi destekçilerine vermekle suçlaması öylesine çarpıtılmış ki, Washington Post’un Doğruluk Kontrolü’nde en yüksek skoru elde etti: Dört Pinokyo.

***

Bu çamur atmaların altında gerçek bir bölünme yatıyor. Obama ABD ekonomisinin; altyapı, eğitim, öğretim, temel bilimler ve geleceğin teknolojileri için yatırıma ihtiyacı olduğunu savunuyor. Başkanın söylediğine göre bu yatırımlar, Amerika’nın büyümesindeki en önemli itici güç oldu ve halkın iş kurmasını, istihdam yaratmasını ve geleceği keşfetmesini sağladı.

Romney, Amerika’nın vergiler ve mevzuatlar konusunda rahatlamaya ihtiyacı olduğunu ileri sürüyor. Hükümetin buyruklarının, vergiler ve kuralların işletmelerin çalışıp büyümelerini ve zenginleşmelerini engellediğini ve ülkenin üzerinde büyük bir yük olduğunu söylüyor. Herkes için vergi indirimi yapılmasını, mevzuatın basitleştirilmesini ve devletin düzene konmasını istiyor. Ona göre tüm bunlar Amerika’nın girişimci enerjisini serbest bırakacak.

İki görüşün de değeri var. Eğer ülkedeki tartışma bu fikirler çevresinde tutulsaydı, seçim kampanyaları çok daha iyi olurdu. O zaman seçimlerin sonucu ülkeyi, bu iki doğrultudan birine yöneltirdi.

İki durumda da adayların bu amaçlarını, uzun vadeli bütçe açığının azaltılmasıyla nasıl denkleştirebileceklerini açıklamaları gerekirdi. Eğer Obama altyapıya devlet bütçesinden yatırım yapmayı planlıyorsa veya Romney vergileri düşürme niyetindeyse, her ikisinin de ciddi bir finansal reform stratejisine ihtiyacı var. Obama Romney’den daha somut şeyler söylüyor fakat her ikisi de Amerika’nın finansını düzene sokma konusunda sayıların ne gösterdiğine dair tamamen dürüst değillerdi: Ya daha yüksek oranlarla ya da mortgage faizi gibi kesintilerin ortadan kaldırılması aracılığıyla özel haklarda kesintiler ve daha yüksek vergiler.

Daha geniş ekonomik strateji konusunda Obama’nın savının daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. İşletmelerin gelişmesi için güçlü bir teşvik yaratacak bir vergi ve mevzuat yapılandırmasına ihtiyacımız var. Fakat zaten buna sahibiz. 2011 Dünya Ekonomi Forumu Küresel Rekabet Raporu’nda, ABD 5. sırada; büyük ekonomiler arasında ise ilk sırada. Geçtiğimiz yıllarda bu sıralamada küçük düşüşler yaşandı, fakat bunlar küçük ve düzeltilebilir düşüşlerdi. Genel olarak ise, ister 30 sene önceki halimizle ister diğer ülkelerle karşılaştırılsın, ABD daha işletme-sever hale geldi. Bu yüzden daha geçen hafta Economist dergisi bir Amerikan ekonomik rönesansı öngördü.

Amerika; altyapı, eğitim ve araştırma konularında 30 yıl önce olduğundan daha kötü durumda. Ülke gayri safi yurtiçi hasılanın daha küçük bir bölümünü altyapıya harcıyor. 2009 yılında araştırma ve geliştirmeye ayrılan federal kaynak, 1960’da GSYiH’den ayrılan payın yarısıydı. Federal bütçeden eğitim ve öğretime ayrılan yüzde bile, 1980’lerde olduğundan daha düşük.

Bunların sonucu olarak hızla geride kalıyoruz. 2001’de Dünya Ekonomik Forumu, ABD altyapısını dünya ikincisi seçti. Son raporunda ise 24. sıradaydık. 2010’da Kongre Bütçe Ofisi, ABD’nin altyapıya GSYiH’nin sadece %2.4’ünü harcadığına dikkat çekti. Avrupa %5, Çin ise %9 harcıyor. 1970’lerde Amerika, dünyada en çok üniversite mezununa sahip ülkeler listesinde liderdi; 2009’da ise Ekonomik İşbirliği ve Gelişim Teşkilatı tarafından takip edilen ülkeler arasında 14. sıradaydık. Özel ve kamusal araştırma ve geliştirmeye ayrılan bütçenin yıllık büyümesi 1996 ve 2007 arasında %5.8’di. Bu oran Güney Kore’de %9.6, Singapur’da %14.5, Çin’de ise %21.9.

Diğer bir deyişle, ABD ekonomisinde geçmiş 30 yıldır yaşanan büyük değişim, vergilerde ve mevzuatta bir artış değil, daha çok insan ve fiziksel sermayeye yapılan yatırımda bir düşüş. Başkan Obama sağlam gerçeklere ve güçlü bir argümana sahip ve bu da kampanyasının yarı-doğrulara ve zayıf argümanlara dayalı olmasını daha da üzücü kılıyor.