Serinlik bastı çifte bayram oldu

Bu aralar çifte bayram sevinci var pek çoğumuzda... Ramazan Bayramı’nın yanında, sıcaktan bunalan pek çok kişi havanın serinlemesiyle ikinci bayram sevincini yaşıyor. Nihayet rahat bir nefes almak mümkün. Bunun yanında güneşe hiç doyamayan ve bir günlük yağışa bile tahammülü olmayanlar da var aramızda. Dört mevsim boyunca olduğu gibi her türlü hava şartında şikayet eden birilerinin olması durumu yine yaşanıyor işte. Hava güneşliyken yağmuru, yağmurluyken güneşi soranları rahatlatmak da bana düşüyor haliyle. Hayalinizdeki bayram havası nasıldı bilemiyorum ama bu bayram Marmara ve Karadeniz’de yağış var ve sıcaklık Ege, Akdeniz kıyısı dışında tüm yurtta azalıyor. Bayram tatili planlarını hava tahminlerini göz ardı ederek organize ettiyseniz eğer, üzgünüm! Sürprizlere hazır olun!

NUH’UN GEMİSİNİ ARAMAYIN

Birkaç gün önce bana yöneltilen bir soru, öğrendiklerimizin aslında ne kadar günlük hayattan kopuk bilgiler olduğunu, uzun yıllar bilgi dağarcığımıza zorla yüklenmeye çalışılan her şeyin, nafile çabadan öteye gidemediğini düşündürdü. “Havadaki nem yüzde 100 olduğunda Nuh’un gemisini mi bulmak lazım?” sorusu karşısında gülsem mi, ağlasam mı, bilemedim.

Bu aralar bunaltıcı sıcakların müsebbibi nemden o kadar çok bahsediliyor ki... Sıcak havayla ilgili tek sorun nem olarak gösteriliyor ve yanlış bir algı oluşturuluyor. İnsanlar artık nemden korkar hale geldi. Her türlü ortamda, havadaki nemden dem vuruluyor, herkesin nemle ilgili söyleyecek, konuşacak, düşünecek bir şeyleri var. Bu kadar laf ve düşüncelerin havada uçtuğu bir dönemde, böyle ilginç sorulara şaşmamak lazım aslında.

Biz hava tahminciler, nemin altını iki kez vurgularken amacımız, hissedilen sıcaklığa vurgu yapmak. Güneşin altında tıpkı ahşap, taş, beton, su, kuş, kedi, ayı, örümcek, sivrisinek gibi canlı cansız pek çok farklı türün algıladığı sıcaklığın farklı olması gibi, insanlarda da atmosfer sıcaklığını, rüzgar ve bağıl nem gibi bazı etkenlere bağlı olarak, farklı hissedebiliyor. İşte bu farklılığa dikkat çekmek için bağıl nemden ve yazın bağıl neme dikkat edilmesini gerektiğinden söz ederiz.

KIYAMET ALAMETİ DEĞİL

Bağıl nem dendiğinde kafalarda nasıl bir ifade canlanıyor, bağıl nemin beyninizdeki karşılığı ne bilemiyorum fakat atmosferdeki su ya da su buharını temsil etmediğini söyleyebilirim. Atmosferdeki nem asla yüzde 4’ü geçemez (1 metreküp hava parseli için). Bağıl nem olarak adlandırılan ise bir orandan ibaret. Belli bir sıcaklıkta havadaki buharlaşma ve yoğuşmanın oranını ifade eder bağıl nem oranı. Bu oranın bilinmesiyle biz, atmosferin bizim terlememize ne kadar uygun olup, olmadığını değerlendirebiliyoruz. Terlemek insanın vücut ısısını ayarlayabildiği tek yol. Bağıl nem oranı ne kadar yüksekse terlememiz zorlaşır. Çünkü bu, atmosferdeki buharlaşma ve yoğuşmanın dengede olduğunu ve atmosferin; göl, dere, insan cildi ya da herhangi bir su yüzeyinden su buharı transferine kapalı olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla terleyemeyen insan kendi vücut sıcaklığını ayarlayamaz ve vücut sıcaklığı yükselir. Böyle bir durumda, hareketli olmanız vücut sıcaklığını daha da artıracağından, kalp, akciğer gibi organların S.O.S vermesine sebep olabilir. “Sıcak ve nemli günlerde aktiviteleri düşürün” dememizin nedeni de işte bu.

Dolayısıyla rahat olun, dayanağı olmayan komplo teorilerine kulak asmayın. Boş yere Nuh’un gemisi arayışına girmenize de gerek yok... Sadece gülün bunlara. Sıcak havada bağıl nem artışının kıyamet alameti olarak algılanması şaka gibi çünkü...