Sınırımızdaki en uzak ülke

Türkiye tüm dünya ile birlikte Fransa ve Yunanistan’daki seçimlere kilitlenmişken “yakınımızdaki en uzak komşumuz”

olan Ermenistan’da da genel seçimler oldu. Her ne kadar Türkiye gündeminin alt sıralarına gerilemiş olsa da hem Ermeni meselesi hem Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi bakımından bu seçimlerin taşıdığı önem aşikar. Hele de 2015’e 3 kaldığı hatırlandığında.

Üstelik bu mesele iki halk ve iki ülke arasındaki bir mesele olmaktan çıkalı hayli oldu. Ermeni meselesi Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıştırmanın en elverişli aracı. Nitekim Başbakan Erdoğan, Fransa’daki sandıktan çıkar çıkmaz “Türkiye Ermeni meselesini çözmeden AB üyesi olamaz” diyen Hollande’ye cevap vermek durumunda kaldı.

Bu mesele elbetteki başka ülkeler istiyor, zorluyor, siyaseten kullanıyor diye değil bilakis asırlarca iç içe ve barış içinde yaşamış iki halkın, tarihin bir döneminde başa gelmiş o çok acı olayların ağır yükünü taşımayı reddetmesiyle çözülecek.

Peki hangi noktadayız? Bir grup gazeteci olarak Hrant Dink Vakfı’nın davetiyle geldiğimiz Ermenistan’da bir yandan genel seçimleri takip ederken bir yandan da Ermenistan-Türkiye arasında devam etmekte olan ilişkisizlik halinin Ermenistan tarafında nasıl yaşandığını anlamaya çalıştık. Bu kapsamda siyasetçilerle, sivil toplumdan ve medyadan isimlerle ve elbette “sokaktaki adam”la görüştük. Görüşme notlarımı ve kişisel değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım ama önce seçimle ilgili özet bir bilgi:

Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın lideri olduğu iktidardaki Cumhuriyetçi Parti yüzde 44 oyla bir kez daha ipi göğüsledi. Bir önceki seçime göre kaybettiği oy oranı yüzde 5. Oylarını yüzde yüz artırmış olan ana muhalefet partisi Mureffeh Parti’nin soluğu ise eski Dışişleri

Bakanı Vartan Oskanyan’ın gayretine rağmen yüzde 30’a ancak yetti. Üçüncü parti güç bela meclise girmeyi başardı, oyu yüzde 7

Bu sonuçların Türkiye’ye ilk elden söylediği şudur: 1) Seçimlerin 5 yılda bir yapıldığı Ermenistan “soykırım”ın yüzüncü yılına işte bu meclis tablosuyla girecek. 2) Türkiye, 2015 öncesi Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi konusunda her ne yapacaksa bu sandık sonucunu dikkate alarak yapacak.

Sandıktan çıkan şaşmaz kararlılık ise şu: Ermenistan’daki dokuz siyasi parti de 1915’te yaşanan büyük trajedinin soykırım olduğunda hemfikir. Bu noktada partilerin yok birbirlerinden farkları. Partilerin hepsi Türkiye ile diplomatik ilişkilerin başlamasını daha doğrusu sınırın acilen açılmasını önceliyor. Tek farkları bunun önkoşullu mu önkoşulsuz mu olacağı. Önkoşuldan kasıt ise soykırım ve Karabağ mevzuu.

Ermenistan seçimlere yüzde 30’lara varan işsizlik, dış göç -ki bağımsızlıkta 3.7 milyon olan ülke nüfusu yirmi yılda 2.8’e gerilemiş-, yolsuzluklar ve oligarklar nedeniyle siyasete güvensizlik, demokrasi eksikliği, hak ihlalleri ve ülke geleceğine inançsızlık gibi ağır sorunlarla gitti. Halk değişim istiyordu.

Geçen seçimlere göre oylarda oynamalar olsa da halk iktidarı neden değiştirmedi peki? Ermenistan muhalefeti ve AGİT dahil kimi uluslararası gözlemciler seçimlere bazı hilelerin karıştığını söylüyor. Ben, bu sonuçta Ermenistan halkının “Türkiye açılımı”na verdiği desteğin payını da arayalım derim. Zira protokol görüşmeleri sürerken ve sonrasında muhalefet, iktidarı “Türkiye sınırlarını resmen tanıyarak Ermenistan çıkarlarını zarara uğratmak”la dahi suçlamıştı. Buna rağmen halk, sorunun çözümü ve değişim için diyalogtan yana tavır aldı. Tıpkı muhalefetin ağır ithamlarına rağmen Türkiye halkının AK Parti hükümetini Kürt açılımından dolayı referandumda desteklemesi gibi. Ermenistan notlarına devam edeceğiz.

Not: Geçen hafta Çiller’in danışmanı Hüseyin Kocabıyık’ın Demirel’in 28 Şubat’taki ani değişiminde gazeteci Hasan Cemal’in de dolaylı bir rolü olduğuyla ilgili bir duyumunu aktarmıştım. Hasan Cemal aradı ve “Öyle değil, Türkiye’nin Asker Sorunu kitabımda anlattığım gibi” dedi.