Siyahları giydiği anda Mr.J gibi davranıyor

Men in Black filminin yıldızı Will Smith, yeni filmi için Türkiye’de sadece STAR pazar’a röportaj verdi. Ünlü aktör “Bir karakterin kostümünü giydiğim anda ona dönüşüyorum” diyor.

Siyah Giyen Adamlar serisinin son filmi için  10 yıl bekledik. Neden bu kadar uzadı?

Sadece ilham gelmesini bekledik. Bence insanlar bu filmi izlediklerinde kurgunun ve karakterlerin 10 yıllık süre içindeki olgunlaşmasını izliyorlar. Konsept olarak ilk iki filmden daha doyurucu. Üç filmlik bir seride üçüncü filmin nadiren en iyi olduğunu düşünüyorum. Birinci film yapılırkenki motivasyonunuzdan çok farklı bir motivasyonla bunu yapıyorsunuz. Büyük zaman aralığı bizim yanıltıcı etkenlerle baş edebilmemizi ve kendi ayakları üzerinde duran iyi bir film yapmamız için gereken enerjiyi, orijinal fikirleri bulmamızı sağladı.

İnsanların son 10 yılda neyin görkemli olduğu konusundaki algıları değişti. Çok fazla hayal var, bilim kurgudan artık daha haberdarlar, süper kahramanlar var... Men in Black konseptini insanların bu yeni algıları içinde nerede görüyorsunuz?

Men in Black konseptinin sinema tarihinde hep yeri olacağını düşünüyorum. Bir grup gizli ajan ve polisin dünya üzerinde ve dışında uzaylı aktivitelerini takip edişini geniş bir komedi yelpazesinde ele alan film olarak Men in Black ile karşılaştırabileceğiniz başka bir örnek yok. ‘Men in Black şuna benziyor’ diye bir şey söyleyemezsiniz, böyle bir şey yok. O sadece kendi içinde değerlendirilebilir. Konsept olarak sinema tarihinde kendi başına ayrı bir yer tutacak.

İlk filmde J omzunda chip olan bir çaylaktı. İkincisinde kendi başının çaresine bakabilen bir kıdemli oldu. Şimdi J’i ne durumda görüyorsunuz ve onunla sizin ilerlemenizi nasıl kıyaslarsınız?

K ve J’in arası ilk ve ikinci filmden öğrendiğimiz şekliyle J bir çaylakken harikaydı. Bu durumda J’i nasıl tekrar bir çaylak yapacağımızı düşündük. Alıştığı yerden çıkartıp, hiç bilmediği bir konumda tutmak dahiceydi. Ayrıca 60’lara geri dönmek ve 60’larda siyah olmak J için de harikaydı.  Biliyorsunuz şimdi 43 yaşındayım ve oldukça farklı biriyim. 19 yaşında bir oğlum var. Bu çok farklı bir dünya ve sekiz yıl geriye gidebilen bir film yapabilmek ve aynı fikri tekrar işleyebilmek tamamıyla büyük bir memnuniyet.

OĞLUMLA VAHŞİ DOĞADAYDIK

Çok fazla seri film de yapmıyorsunuz. Kötü Çocuklar ve Siyah Giyen Adamlar aklıma geliyor sadece...

Sanırım on tane daha içinde atraksiyon olan filmim var. Bu tarz filmleri yapamayacak yaşa gelene kadar 7-8 film daha çekerim. Şu an çektiğim Kötü Çocuklar 3. İddia ediyorum izleyici bu filmi ilk iki filmden daha fazla beğenecek. Paylaşmak istediğim bazı ahlaki değerler var. Film bunları içermeli. İnsanlara hayata dair  söylemek istediğim şeyleri sunmalı.

Tekrar oğlunuz Jaden ile çalışıyorsunuz. Karete Kid’de ona hayran kaldım. Siz de gurur duyuyor olmalısınız?

O filmi çekmek işkence gibi bir şeydi. Çin’deydik, o zamanlar 11 yaşındaydı ve dil sorunu tahmin ettiğimizden de kötüydü. Günler geçmek bilmiyordu, Jaden yaralandı. Oradaki çekimler bir ay uzadı. Biliyorsunuz Çin’de Batılı olmakla Marslı olmak arasında bir fark yok. Jaden üzerindeki yük inanılmazdı. Hayatının amacı wu-shu olan ve 2 yaşından beri eğitim alan çocuklarla yüksek seviyeli dövüş sanatları antremanları yapmak çok zor ve ben onunla gurur duyuyorum. After Earth çekimleri için bulunduğumuz Costa Rica ormanlarından yeni geldik. Gerçekten vahşi doğadaydık. Orman içindeki nehirde boğazına kadar suya gömülmüş bir salı ittiği sahneleri çekiyorduk. Kötü ebeveyn olmak gibi bu ama çekimler çılgıncaydı. İnsansız yapayalnız bir yerde bu küçük çocuk 100 kilometreyi yalnız başına geçmek zorunda.

Men in Black’ten After Earth’e nasıl geçtiniz? İkisi tamamen farklı şeyler.

İkisi arasında geçiş yapmak sadece anlık bir olay. Genellikle bir karakterin kostümünü giydiğimde, mesela Mr. J’in siyah takımınıı giydiğim anda ‘İşte bu’ diyorum. O anda karakteri ete kemiğe büründürmüş oluyorum.

Harrison Ford’un Indiana Jones ceketiyle arasında olan ilişki gibi mi?

Evet, onu üzerinize giydiğinizde o oluyorsunuz. Bir karakterin elbiselerini giydiğim anda onun gibi hissetmeye ve davranmaya başlıyorum.

STAR TREK’TEN ESİNTİLER VAR

Men in Black 3 tasarımları bütün bu uzaylılar ve başka bir dönemin bilim kurgusuna ait gibi duran konseptlerle harika görünüyor. Siyah Giyen Adamlar’ın yaptığı özel etkiyi ve film yapım teknolojisindeki evrimi nasıl görüyorsunuz?

Bunlar Barry Sonnenfeld’in yaptığı şeyler. Arka planda öylece duran 60’lardan bir yüzü farkedebilmek için defalarca izlemeniz gerekebilir. Film içinde sahne sahne giderseniz onlarca şakayı ve politik absürdlükleri görebilirsiniz. Bunu üstün bir yeteneğin pırıltısı olarak görüyorum. Uzaylılar 60’ların bilim kurgusundan esinlenip tasarlandı. Eğer Ray Bradbury’yi, Isaac Asimov’u ve Star Trek’in TV’de yayınlandığını hatırlıyorsanız ne dediğimi anlarsınız. Büyük bir kitle bütün bu yaratıkların uzaylıların 60’lar sinemasından ve TV şovlarından alındığını farketmeyecektir... Siyah Giyen Adamlar 3D olmalıydı.  O tarz dünyada yaşayacak bir film olmalı. Bu tekniğe komediyi, iyi oyunculukları ve sinemanın gereklerini eklediğinizde başarılı bir 3D filme sahip oluyorsunuz. Bu kesinlikle harika.

İZLENMİYORSA FİLM İYİ DEĞİLDİR

Sinemaya giden yeni bir  nesil var. Bu nesile nasıl ‘Git ve Men in Black'i izle’ diyorsunuz?

Bir çok insanın filmlerde sadece film işinde olduklarını düşündükleri için hata yaptıklarını gördüm. Biz film işinde değiliz, biz fragman işindeyiz. İnsanlar izlemiyorsa film önemli değildir. Çoğu kişi bunun tersini düşünüyor ama ben bir film yapıyorsam olabildiğince çok insanın izlemesi için yaparım. Bu tamamıyla farklı bir sanat formu. İnsanları salonlara çekecek bir sürü şey var ancak bunların filmle ilgisi yok. İşte odaklanılması gereken nokta burası. Asıl başarı filmi izleyicinin merak etmesini sağlayacak politika üreten yapımcılara aittir. Bence insanlar bunun değişik bir sanat formu olduğunun farkında bile değil. Örneğin After Earth’ün çekim fotoğraflarını şimdi yayınlıyoruz ki insanlarda bir merak uyansın.