Sürgü’den Madımak çıkartma çabası

Davulun sesi bu sefer uzaktan bile hoş gelmedi. Malatya Sürgü’de sahur vakti çalınan davulun sesi İstanbul’da “Malatya Sivas olmayacak sloganları”yla duyuldu. Davul sesinden rahatsız olmak, çalınmamasını istemek suretiyle çıkacak bir kavga başka yerde üç beş komşunun müdahalesiyle sulha kavuşturulabilecekken işin içine Alevilik-Sünnilik karışınca adeta pimi çekilmiş el bombası etkisi yaratabiliyor. Sadece olayı yaşayanlar nezdinde değil tribünler nezdinde de.

Nitekim Süngü’deki hadise tam da böyle başlamış. Davulcu ikazlara rağmen davul çalmaya devam etmiş, davulcunun demesine göre kendisi darp edilmiş, Evli ailesinin demesine göre sadece sözlü sataşma olmuş. Lakin kulaktan kulağa yayılan “yakında sizin davulunuzu da ezanınızı da susturacağız” sözleri, galeyana gelmek için tetikte bekleyen kahvehane delikanlılarında adrenalin etkisi yapmış.

İki üç günlük toplanma ve dağılma trafiğinin ardından olay neyse ki sönümlendi ama bu hadise bize bir kez daha gösterdi ki acıyan yerlerimiz ne kadar da provokasyona elverişli ve nasıl da ha diye galeyana gelebiliyoruz.

Ama daha da önemlisi, mevcut hadiseden bir Alevi-Sünni çatışması çıkarmaya, ortamı yatıştırmak için sarf edilen “yok bir şey dağılın” sözlerini Sünni parantezine almaya, toplumsal olayların nasıl kontrolden çıktığını bilmezmiş gibi yangına körükle gitmeye çalışan bir zevatın varlığı...

***

Kimi samanlık ateşe verildi diyor, kimi ahır yakıldı, davulcu tokmağıyla Evli ailesinin duvarlarını dövdü. Mazlumder hazırladığı raporda ise bu abartılı ifadelerin bağcı dövmek maksatlı olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre davulcu Mustafa Evşi, uyarılarına rağmen toplanan kalabalığın evin önüne gitmesine engel olamamış. Gençler davulcuya değil kulaklarına fısıldanana inanmışlar. O fısıltıları duyunca “başka işin mi yok kardeşim” diyeceklerine körük alıp yangın yerine koşmuşlar. Tıpkı onlar gibi olayın büyümemesi için yapılan uyarıları, olayın üstünü örtmek olarak yorumlayan ve “ Süngü’de bir Madımak provası” görmek için can atanlar var. Üstelik kahvehanede okeye dönen zevattan değil, okumuş yazmış takımı bunlar. Nefret diliyle nefret suçu ifşa ediyorlar. Önce bu dilin kendisini mahkum etmek gerek oysa.

***

‘Hassas’ bir milletiz! Doğru. Kürtlüğümüz, Türklüğümüz, Aleviliğimiz, dindarlığımız, laikliğimiz... Her birini kaşıdığında ötekileştirici bir hafıza çıkıyor karşına. Hafızayı sıfırlamak mümkün değil. Ama toplumsal hayatın sıhhati için farklılıklarımızı “hoca bana taktı” ergen duygusallığında yaşamaktan kurtulmamız gerekiyor. Hoca sana taktıysa da o hocanın problemi, buradan bir sekterizm, din ve etnik kimlik siyaseti üretmek en kötüsü.

Bahse değer: Malatya’da yaşanan üzücü olay vesilesiyle ramazan davulu uygulamasına da bir düzenleme getirilebilir kanaatimce. Davula ezan muamelesi yapmaya gerek yok. Evet, bir ramazan geleneğidir ancak ilelebet yaşatmak zorunda değiliz. Çocukluğumun ramazanlarında büyüklerimiz orucu ezan sesiyle değil top atışıyla açarlardı. Ezan sesinin kısılmasından mülhem miydi bu toplu tüfekli iftar karşılaması bilemiyorum ama iyi ki geleneğimiz deyip top atışında ısrar edilmedi. Davul adeti de tatsız bir olayla akıllarda kalacağına, kulağımızın dibinde zar patlatacağına uzaktan sesi hoş gelen bir ramazan nostaljisine dönüşebilir pekala. Neler değişmedi ki hayatımızda. Artık mahallelerde bile yaşamıyoruz. 30 katlı binaların olduğu güvenlikli sitelere çekiliyoruz yavaş yavaş. Kapımıza gelen ramazan davulcusuna da zaten pek hüsnü kabulle kapı açmıyoruz. Peki, davulcuda ısrar etmek niye?