Suriye Kürtleri

USAK başkanlığı yıllarımda ilk işlerimizden biri de Irak, İran ve Suriye Kürtleri üzerine ayrı ayrı raporlar hazırlatmak olmuştu. 2005’de hazırlanmaya başlanan Suriye Kürtleri Raporu takip eden yıllarda daha da olgunlaştı. Raporu sunduğumuz üst düzey bürokratlardan birinin şaşkın bakışlar içinde “Suriye’de de mi Kürt varmış” dediğini hiç unutmuyorum. Raporun ulaştırıldığı pek çok sivil ve askeri bürokratın tepkisi ne yazık ki az çok bu şekilde oldu. Türk bürokrasisi Suriye Kürtlerini, hatta Suriye’nin demografik yapısını hiç bilmiyordu. İşin kötüsü öğrenmek için kaydadeğer bir merakı da yoktu.

Herkesin Irak’taki işgalle meşgul olduğu bir dönemde belki de ilgisizlikleri garip değildi. Ancak Türk akademik dünyasındaki ilgi ve bilgi eksikliğini anlayabilmek çok daha zordu. Kürtler hakkında herkesin kalem oynattığı, asıp kestiği bir ortamda Suriye Kürtleri üzerine Türkçe’de nesnel ve kaydadeğer bir tek çalışma dahi yoktu.

Bu bağlamda denebilir ki olayların Suriye Kürtlerine sıçramış olması Türkiye’nin bu konudaki cehaletini giderme adına önemli bir katkı sağlamaktadır. Ne yazık ki Türkiye Ortadoğu hakkındaki bilgisizliğini deneme yanılma usulüyle gidermeye devam etmektedir.

Suriye Kürtleri kimdir?

Suriye Kürtlerinin önemli bir kısmı 1920 ve sonrasında gelmiş Türkiye göç- meni insanlar. Bu nedenle Şam Yönetimi bu kişilere daha çok ‘yabancı unsur’ olarak bakmış, varlıklarından endişe etmiştir. Kürt kaynaklarına bakıldığı zaman Suriye’de Kürt nüfusunu 2.5 milyona kadar çıkaranlar var. Aynı şekilde sayıyı 500 bine kadar indiren de var. Daha tarafsız görünen kaynaklarda ise Kürt nüfusu 1.5-2 milyon arasında gösteriliyor. Bu da 22.5 milyonluk ülke nüfusunun % 7-10’u civarına denk gelmektedir. Ancak bu kişilerin yabana atılmayacak bir kısmı Araplaşmıştır ve ülkenin başka bölgelerine dağılmışlardır. Kürtlerin çoğunluğu Sünnidir ve genelde Kırmançi lehçesinde konuşurlar.

Kürtler daha çok ülkenin kuzey doğusunda, Irak-Türkiye-Suriye sınırlarının kesiştiği bölgede üçgene benzeyen bir bölgede (Haseke) yaşamaktadırlar. Bir başka blok ise yüzlerce kilometre batıda Halep’in kuzeybatısında yer alan Kürt Dağı ve Fırat’ın Suriye’ye giriş bölgesinde, Ayn el-Arab kısmında yaşamaktadır. Ekonomik ve diğer nedenlerle Şam’a ve Halep’e giden çok sayıda Kürt de vardır.

Kürtler bulundukları bölgelerde, Irak’takinin aksine devlet oluşturabilecek bir yoğunluğa veya çoğunluğa sahip görünmemektedirler. Bulundukları yerlerde Arap, Türkmen ve diğer azınlıklarla yaşayan Kürtlerin Irak’tan Akdeniz’e uzanan bir şerit içinde yaşadıkları da doğru değildir. Ancak Heseke kısmındaki Kürtlerin coğrafi konumu Suriye’den parçalanmaya uygun görünmektedir.

Türkiye’yi burada asıl endişelendirmesi gereken husus Suriye Kürtlerinin Türkiye Kürtlerinin adeta devamı olması ve Türkiye konusunda yoğun bir manipülasyona uğramış olmalarıdır. Ancak buna rağmen Türkiye terör ile etnik talepleri birbirine karıştırmamak zorundadır. Kürtlerin ve diğer azınlıkların özerklik istemeleri sırf Kürtler istedi diye toptan karşı çıkılabilecek talepler değildir. Türkiye istenenden ziyade bunların istenme şekline dikkat etmelidir. Başka bir deyişle Kürtler Irak’ta da, Suriye’de de her türlü hakkı talep edebilirler, ancak bunun için bulundukları ülkeden izin almak ve diğer etnik grupların haklarına da saygı duymak zorundadırlar. Örneğin Kuzey Irak’ta sadece Kürtler değil, Araplar ve Türkmenler de yaşamaktadır. Ancak silah şu anda Kürtlerde olduğu için bu gruplar sessiz kalmaktadırlar. Aynı şekilde Suriye’de de Esad’ın yerini Kürt veya Arap yeni Esadlar almamalıdır.

Meselenin bize bakan yönüne geri dönecek olur isek, cehalet her türlü fela- keti hak eder. Bilgisiz adam bilmemenin cezasını acı bir şekilde tecrübe ederek öder. Eğer Ortadoğu’da var olmaya devam edeceksek en azından şu komşularımızı çalışmakta fayda var.