Teselli mükâfatı

Sadece 4 gün önce şampiyonluğu kaybetmiş bir takımın, içindeki acısı dinmeden başka bir finale çıkması; kolay iş değildir. Yeni mücadeleye yönelik olması gereken konsantrasyonu toparlayamaz. İçinde oynama şevki bile olmaz. 

Ama F.Bahçe; sanki ağır bir travmadan geçmemiş gibi, maça istekli ve baskılı başladı. Daha 2. dakikada öne geçmesinin, şansla bir ilgisi olmadığı, oyunun tamamındaki kararlılığından anlaşıldı.

Aslında oyunu bırakan Bursaspor’du. Maç başında yediği golün üstesinden gelmek inadı, ısrarı, isteği yoktu. “İp inceldiği yerden kopsun” dedi, ilk atakta koptu... Devre sonuna kadar, sanki zoraki oynadılar.

***

Ama Ertuğrul Sağlam bu erken teslimiyet üstüne ciddi fırçalar çekmiş olmalı ki; Bursaspor ikinci yarıya kafa tutarak çıktı. Heyecan uyandıran birkaç pozisyonla yüklendi. Ancak Fenerbahçe, hevesini kursağında bıraktı.

Maçı ve kupayı kazanma arzusundan, oyun disiplininden, topluca yardımlaşmasından taviz vermeyen Sarı-Lacivertliler; Bursaspor’un dirilme isteğini Semih’in golüyle bastırdı, sindirdi, yok etti... Alex’in şahane golüyle de maçı taçlandırdı.

***

Aradan çok uzun yıllar sonra gelen kupa; zamanlama olarak moralsiz bir döneme denk düştüğü için, coşkusu haliyle olması gerektiği kadar olamadı. Farklı şartlarda kupayı alsalardı, 29 yılın acısı çok daha şenlikli çıkardı. Kaçan lig şampiyonluğunun ardından, biraz teselli mükâfatı gibi kaldı. Fenerbahçe’ye kutlu olsun.