Türkiye-Mısır ve yeni fırsatlar

Türkiye-Suriye ilişkilerinde gerilim yaşanırken, bu ülkenin geleceğine dair tartışmalar ve uluslararası girişimler de tüm hızıyla devam ediyor.

Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın girişimiyle 30 Haziran’da Cenevre’de yapılması beklenen toplantıya Türkiye de davetli. Ancak daha toplantı gerçekleşmeden bazı ülkeler nasıl bir tavır sergileyeceklerinin işaretlerini vermeye başladı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, dün yaptığı açıklamada öncelikle Cenevre toplantısına İran’ın davet edilmemesini eleştirdi. Lavrov’un şu sözlerini aktaralım:

‘Cenevre toplantısı Suriye’de ulusal birlik hükümeti kurulması için yapılmıyor. Bu toplantının amacı Annan planının desteklenmesidir. Bu toplantıda ateşkesin ve ulusal diyalogun başlamasının şartları ele alınmalıdır.’

***

Kuşkusuz Rusya bu saatten sonra Annan Planı’nın işlemeyeceğinin farkında. Ancak tüm gücüyle Suriye konusundaki inisiyatifini korumaya çalışıyor.

Cenevre’de doğrudan ele alınıp alınmayacağı belli olmasa da, kısa bir zaman içinde Esad ailesinin tasfiye edilip yerine bir geçici hükümetin (kulislerde adı ‘milli birlik hükümeti’ olarak geçiyor) kurulması çalışmaları başlatılacak. Burada kuvvetle muhtemel Rusya, sürecin kontrolünde etkin olmak isteyecek ve istediğini alma konusunda bir hayli kararlı.

Böyle bir plan ya da yaklaşım, Suriye’de istikrara giden bir adım olabilir mi? Mevcut tabloda çok zor. Çünkü bu model, daha önceki yazılarda da paylaştığım gibi, Esad’ı gönderiyor, ancak yerine benzeri bir liderlik inşa etmeyi hedefliyor.

Böylece hem Müslüman Kardeşler’in muhtemel iktidarı engelleniyor ve İsrail’in güvenliğini tehdit edebilecek bir seçenek zayıflatılıyor; hem de genel anlamda Batı’nın çıkarlarını Suriye’de devam ettirecek bir rejim oluşturuluyor.

Mısır örneğinde Müslüman Kardeşler’in şu ana kadar verdiği mesajlar, uluslararası meşruiyet anlamında ve bu meşruiyetin içerideki uzantısı olan Yüksek Askeri Konsey nezdinde karşılık bulmadı. Bu nedenle seçim sonuçları ancak Tahrir’in baskısıyla açıklandı. Ama aynı zamanda konsey tarafından devlet başkanının yetkileri budanıp, ‘gerçek iktidar biziz’ mesajı verildi.

***

Türkiye, Cenevre’de masada. Ancak bu durum Ankara’nın gerek Suriye, gerekse bölge üzerindeki tezlerinin uluslararası sistem nezdinde karşılık gördüğü anlamına gelmiyor. Evet, şu ana kadar en açık ve şeffaf tezin sahibi Türkiye. Ancak uluslararası sistemin Müslüman Kardeşler üzerindeki kaygıları, bu tezin hayata geçmesinin önündeki en büyük engel.

Gelinen noktada Türkiye’nin gerek Rusya, gerekse İran’la olan diyalog zeminini yeniden tarif etmesi ve hayata geçirmesi önemli. Kuşkusuz bu iki ülke de Türkiye-Suriye arasındaki gerginlikte önemli pay sahibi. Ancak Ankara’nın soğukkanlı bir duruş ve tercihle bu seçenek üzerinde durması gerekiyor.

Bir diğer önemli zemin, gerek Arap coğrafyası, gerekse Suriye özelinde ciddi bir karşılığı olan Mısır’la ilişkiler. Şu ana kadar Ankara-Kahire hattında ciddi bir gerginlik yaşanmadı. Gazze üzerinden yaşanan krizi saymazsak ilişkiler genelde iyi sayılabilir.

Ancak Ankara’nın yeni Kahire yönetimi ile yeni bir dönemi başlatmasının tam zamanı. Mısır’ın çiçeği burnunda Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin, Beşar Esad’dan gelen tebrik mesajını reddetmesi, Kahire’nin bundan sonra nasıl bir rol oynayabileceğine dair önemli bir işaret.

Filistin ve Suriye sorunları başta olmak üzere, Türkiye ve Mısır’ın bölgedeki pekçok kritik başlığı ele alması için kesinlikle iyi bir zaman dilimindeyiz. Bu hem Ankara’ya yeni koridorlar açacaktır, hem de Suriye sorunu gibi sıkışan alanlarda yeni zeminler ortaya çıkaracaktır.

Sabırla, ama gecikmeden.