Zavallı Türkiye Zavallı Adam!

İyi bir F.Bahçeli olan Başbakan bile; maç sonu olayları için “Lanetliyorum” diyorsa, “Biz nerede hata yaptık” diye oturup düşünmek lazım.

3 Temmuz’dan bu yana kendinden emin, vakur ve güçlü duruşuyla rakiplerinin de takdirini kazanan sarı-lacivertli yönetim; kupa törenini engellemek ya da olumsuz geçmesini sağlamak için şalteri indirterek, basitliğe kaçan kaba bir intikam duygusu ve varoş kültürü refleksi sergilemiştir. Oysa tam aksini yapsa; anlayış, kolaylık ve hoşgörü göstererek olgunluğunu sergilese, “Büyük Camia” olmanın inceliğini sergilerdi... Ama şimdi, herkese bir kez daha antipatik oldular.

***

Sahaya inmeler... Soyunma koridoru girişini basarak paramparça etmeler... Koltukları söküp atmalar... Dışarda ise; çok daha büyük ve neredeyse profesyonel (Hatta organize) bir terör girişimi ile, polis araçlarını bile taşlayıp-devirip yakmalar... Olaylar o kadar dehşet yüklüydü ve F.Bahçelilerin gözü o kadar kararmıştı ki; bir polis canını kurtarmak için nasıl kaçacağını bilemiyordu. Bu vahim fotoğrafı, bütün gazeteler çarşaf çarşaf kullandı.

Korktum!

***

Polisin taraftarlara karşı “Kontrolsüz ve orantısız güç” kullandığı iddiaları vardı ki; bana göre asıl orantısız olan o gözü dönmüş futbolseverlerdi... Düşünün, biber gazı bile ilk defa etkisiz kaldı.

Olayları yatıştırmak için havaya ateş açan polisin karşısına elinde bıçakla dikilip, “Hadi bana sıksana” diyen insanlardan korkulur.

O Kara Cumartesi’ye “Utanç Gecesi... Rezalet Gecesi... Korku Gecesi...”, artık ne derseniz deyin!

Daha da vahimi; bunun hesabı sorulmayacak-sorulamayacak ve gene göz boyama cezasıyla geçiştirilecek.

Zavallı Türkiye!

Demirören de “Kof” çıktı

Öyle bir sezon geçirdik ki; neredeyse her ay bir kural değişikliği oldu. Ligin bitimine yakın yapılan son eklemeyle de, “Cezaların ertelenmesi” hakkı getirildi. Federasyon, ülke futbolu yönetimini çorbaya, hoşafa, Toroğlu’nun cacığına çevirdi.

Yapılan son değişiklik yüzünden, Fatih Terim’in cezası komediye dönüştü.

Federasyonun içindeki hukukçular da, hukuk bilmiyor... İnfazı başlamış bir cezanın ertelemesi olmaz.

Terim, cezasının ilkini çekmiş tribününe çıkarılmıştı. Yani ceza yürürlüğe girmişti. Yarıda kesip, “Sonrakileri erteledik” demek, adaletle alay etmektir.

***

Play-Off uygulaması kararı, lig devam ederken araya sokuldu. Normal sezonu bitiren takımın Şampiyonlar Ligi’nde yer alacağı hükmü, sonradan (Ama lig devam ederken) kaldırıldı. 58. madde konusu “Puzzle”a dönüştü. Genel Kurul’un “Değişiklik istemiyoruz” kararına rağmen, değiştirildi. Ünlü 105. madde getirildi.

Lig devam ederken, arada yapılan bunca teknik ve hukuki müdahale; Türkiye’deki başıboşluğun kanıtıdır. Kaosu yönetenler yaratıyor.

“İşleri düzelteceğim” diye gelen Demirören, Mehmet Ali Aydınlar’ı mumla aratır oldu. Gelen gideni yalnızca aratmıyor, “İmdat” çığlığı da attırıyor.

Düşünün ki; bir federasyon başkanı, kendi kurumunun kupasını hak edene veremiyor da, başbakan hizaya sokuyor.

Zavallı adam!

Ceza-meza yok!

Daha önce de yazdım. Merak etmeyin, UEFA da tarihinin en cılız, en sönük, en çaresiz günlerini yaşıyor. Koca kuruluş Platini ile kan kaybetti, enerji kaybetti, itibar kaybetti.

Almanya, İtalya, İspanya, Türkiye, Macaristan, Polonya, Romanya, Avusturya’da futbolcu tutuklamalarıyla genişleyen şike iddiaları; bunca kalabalık içinde Avrupa Futbol Federasyonları Birliği’ni topluca bir karar almaya zorlayamaz. Ne varsa her şeyin üstü kapatılacaktır. Platini gözlerini kapar, vazifesini yapar.

Zavallı UEFA!