AB bir melekti yavrum

Avrupa Birliði bir ideal, bir fikir olarak hiç fena deðildi aslýnda. Lakin sýnandýðý her yerde çöktü.  

Birbiriyle yüzyýllar boyu savaþmýþ, milyonlarca insaný karþýlýklý olarak öldürmüþ ve pek çok açýdan ayrýþmýþ parçalanmýþ bir kýtayý önce ekonomik, sonra siyasi ve hukuki bir bütün kýlabilme fikri saygýdeðer bir fikir elbette. Bunun için uzun uðraþlar verildi ve bir noktaya da gelindi ama 28 devletin ortak para birimine ve ortak hukuka kavuþturulduðu ancak ortak duyguya ve gelecek düþüne inandýrýlamadýðý bir eþikte, daðýlma riskiyle karþý karþýya þu an Avrupa Birliði.

Birleþik Krallýk halkýnýn AB’den ayrýlmak istediðini beyan etmesiyle, birlikten bir üye eksilmiyor sadece. Birlik fikri eksiliyor gevþiyor çözülüyor. Avrupa ana karadaki üye ülkeler için de, bizatihi Birleþik Krallýðý oluþturan Ýngiltere, Ýskoçya, Galler ve Kuzey Ýrlanda için de ayrýlýk bir fikir olmaktan çýktý belki de. Bundan böyle bir arada kalmak için yeni gerekçelere ihtiyaç duyulacak muhtemelen. Belki de tam tersine Ýngiltere’nin AB’den ayrýlýþýnýn diðer ülkeler için öðretici sonuçlarý olacak.

AB’ye giriþin o ülkeyi ve birliði nasýl etkilediðini az çok bilsek de çýkýþýn sonuçlarýný henüz bilmiyoruz. Ekonomik göstergelerin ilk tepkisinden anlaþýlýyor ki Ýngiltere’nin ayrýlýþ süreci iyi yönetilmezse ekonomik entegrasyonun bir sonucu olarak her ülkeye ve bize de bedel ödetebileceðini kestirebiliyoruz.

“Üzerinde güneþ batmayan imparatorluk” olarak sömürgeci geçmiþi ve halihazýrda nüfuz siyasetini aþan iliþkileri dolayýsýyla küresel sistemin en güçlü devletlerinden biri Ýngiltere. Gücünü ve nüfuzunu AB içinde de kullanýyordu aslýnda. AB üyeliðinin Fransa tarafýndan “Amerika’nýn truva atýdýr” diye iki kere veto edildiði, kararlara katýlsa da Euro ve Schengen uygulamalarýna katýlmadýðý ve maliyetleri paylaþmadýðý hatýrlanýrsa eþit deðil imtiyazlý üyeydi Ýngiltere. Ama daha da ileri gitti iþte. AB fikrini ve idealini sadece zorlayan deðil o ideali ilk yýkan ve AB zincirini ilk kýran ülke oldu.  

Öte yandan Ýngiltere ayrýlýk kararý almasaydý da AB’nin kendi ideallerini gerçekleþtiremeyen hatta umursamayan bir birlik olduðu ve çürümenin kaçýnýlmazlýðý tecrübe edilmekteydi.

Göçmen nüfusun entegrasyonunu hala tam gerçekleþtiremedi mesela Avrupa. Üçüncü dördüncü kuþaklar bile yeterince aidiyet ve memnuniyet duygusu geliþtirebilmiþ deðil yaþadýðý ülkeye. Üstelik göçmenler her kötülüðün ve sýkýntýnýn ilk sebebi olarak kolayca iþaretlenebilmekte.

Nitekim aþýrý sað partiler yabancý düþmanlýðýndan beslenerek yükseliyor ve yabancý düþmanlýðý gün geçtikçe Ýslamafobiye dönüþüyor. Ne tek tek Avrupa ülkeleri ne AB kurumsal yapýsý bunu önlemekte yeterli olabildi.

Suriye’deki savaþa ve mültecilere de hep çýkarcý baktý AB. Görüldü ki Avrupa Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi’nde güvence altýna alýnan haklar ve özgürlükler, söz konusu insan, Avrupalý deðilse iþlemez oluveriyor.

Suriye’deki insani kriz derinleþip insanlar Avrupa sýnýrlarýna dayandýðýnda AB’nin ilkeleri, idealleri buharlaþýverdi. Bir yýldýr doðu Avrupa ülkeleri sýnýrlarýna tel örgü çekmekle, kýyý Avrupa ülkeleri can havliyle teknelerden karaya çýkmaya çalýþan insanlarý suya geri itmekle meþgul. Tuzu iyice kuru olanlar ise ancak iþine yarayacak nitelikteki Suriyelileri, neredeyse diþlerini bile sayarak kabul ediyor.

Ebeveyni olmadan Avrupa’ya ulaþmýþ on binlerce Suriyeli çocuðun baþýna ne geldiði ise meçhul. Organ mafyasýnýn aðýna düþmek, eþcinsellere evlat verilmek, istismarcýlarýn eline düþmek dahil her türlü fenalýðýn tehdidi altýndalar ama AB yetkilileri bu sorunlarla nasýl baþ edeceðine kafa yormak yerine üç milyon Suriyeliye gönül hoþluðuyla bakan Türkiye toplumu ile Türkiye Cumhurbaþkanýnýn arasýný açmak için mesai harcýyor.