Türkiye, Suriye ile diplomasi tarihinin en kritik krizlerinden birini, Batý cephesinden gelen ezber bozucu geliþmelerle eþ zamanlý olarak yaþýyor.
Hafta içinde haber kanallarýnýn KJ’lerine yansýyan abartýlý “Vizeler kalkýyor” baþlýklarýna ihtiyatlý bakmakla beraber, Türkiye-AB cephesindeki kýpýrtýlarýn varlýðýný teslim edelim.
Bu momentumun önemli nedenlerinden birisi Fransa’da yeni seçilen François Hollande’ýn Sosyalist Partisi’nin geçen Pazar yapýlan seçimlerde mecliste çoðunluk elde etmesi.
Sonra Yunanistan seçimleri.
Kýbrýs nedeniyle tükenen manevra alanlarýný geniþletme gereksinimi.
Ekonomik kriz.
Arap ülkelerindeki karýþýklýk nedeniyle Avrupa kapýlarýný zorlayan göç dalgalarý.
Ama en çok da Dýþiþleri ve AB bakanlýðý tarafýndan sürdürülen inatçý diplomasi.
Türkiye’siz bu dalgayla baþ etmek zor.
Bu nedenle müzakereler sýrasýnda Türk heyetinden bir yetkili, “Sýnýrlarýnýza çukur kazýp, içine su doldurup bir de timsah getirseniz, biz olmadan yasadýþý göç ile mücadele edemezsiniz” diyor.
Geri kabul anlaþmasý ve vize tartýþmalarý birlikte ilerliyor.
Türkiye kendi vatandaþlarýna vize muafiyeti karþýlýðýnda, kendi topraklarý üzerinden Avrupa’ya giden kaçak göçmenleri geri almayý vaat ediyor.
Bu cümlenin zamanla tanýmlanmasý ise o kadar da basit deðil. Günün sonunda, belli meslek gruplarýna vize kolaylýðý daha çok konuþulmaya baþlanabilir.
AB’nin mevcut dengeleri açýsýndan konuþuyorum tabi. Yoksa deðiþim hýzla sürüyor.
Zira Cuma günü kýran kýrana süren müzakerelerden çýkan AB Bakaný Egemen Baðýþ, Brüksel’de AB Komisyonu binasý Berlaymon’dan ayrýlýrken Türk gazetecilere yaptýðý açýklamada “bu hamur daha çok su kaldýrýr” diyor.
AB komisyonun geniþlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle de, ayný gün düzenlenen Ortaklýk Konseyi toplantýsýnýn ardýndan yaptýðý açýklamada, “hemen yarýn deðil,” sözleriyle vize konusundaki beklenti eþiðini düþürmeye çalýþýyor.
Diplomasiden söz ediyoruz, boya küpü deðil ki... Ýnce ince nakýþ iþler gibi bir titizliði ve dikkatli bir ihtiyatý gerektiriyor.
AB-Türkiye iliþkilerindeki týkanýklýðý aþacak bir baþka adým da Paris cephesinden geldi.
Geçen hafta fazla detaylarýna girmeden, ayrýntýlarýný biraz bildiðimiz bir geliþmenin ipuçlarýný bu sütunlarda yazmýþtýk.
François Hollande ve Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan Brezilya’da uluslararasý toplantýlar çerçevesinde ikili bir görüþme gerçekleþtirdiler.
Türkiye, Fransa’ya yönelik yaptýrýmlarýný kaldýrýldýðýný açýkladý. Paris de, AB-Türkiye müzakerelerinde Fransa’nýn bloke ettiði beþ baþlýkta esneklik sinyalleri veriyor.
Bu yumuþamanýn kokusu Erivan’a da gitmiþ görünüyor ki, Ermeni sitelerinde homurdanan baþlýklara rastlanýyor.
Özetle batý cephesinde yakýndan takip edenleri dahi þaþýrtan ezber bozucu geliþmeler yaþanýyor.
Bütün bunlar olurken, Suriye cephesinden gelen þok geliþmenin haberi neyin nesidir?
Türkiye, Suriye krizi týrmanýrken, batýyla daha yakýn bir iþbirliðine mi girmektedir, eski ve küçük kýrgýnlýklarý bir kenara býrakýp?
Ya da elmalar ve armutlar zaten
toplanmaz mý?
Ýki kere iki her zaman dört deðil midir?