AB ile nereye?

Avrupa'ya söylenecek çok şey var mutlaka. Kıbrıs'ta çok kötü oynadılar, oynuyorlar. Müzakerelerde çok kötü oynadılar oynuyorlar. Terörle mücadelemizi anlamadılar, anlamak istemiyor gibi davranıyorlar. Teröristlere yataklık yapmak dahil her türlü çarpıklığı politika edinmişler. Mülteciler konusunda bir ileri iki geri tavrındalar. vs...

Buna bakıp ne dense yeri gibi duygular içindeyiz.

Ve Sayın Cumhurbaşkanı herkesin içinden geçeni, kendi yürek tınısını da katarak “Ey Avrupa!” dozunda fazlasıyla söylüyor.

En son söz,“Yılsonuna kadar süre... Ve 'AB'de kalalım mı ayrılalım mı?' sorusuyla halka gitmek. İngiltere AB içindeyken ayrılma kararı verdi, bizde de söz milletin.”

Ne dersiniz acaba Sayın Cumhurbaşkanı gerçekten ayrılmaktan yana mı?

Ne dersiniz Sayın Cumhurbaşkanı gerçekten idamın yeniden gelmesinden yana mı?

Bu iki soru, nihai tahlilde Sayın Cumhurbaşkanı'nın AB'den ayrılmayı da, dış ilişkileri ilgilendirmesi sebebiyle idamı geri getirmeyi de düşünmeyeceği ihtimalinin önemsenmesinden kaynaklanıyor.

Peki ya gerçekten AB'den çıkmak ve AB ile alakayı yakından ilgilendiren idamı geri getirmek de ciddi bir gündem ise...

Sayın Cumhurbaşkanı'nın AB ile ilişkileri önemsediğini, AB'ye zılgıt verilen konuşmaların içinde bile yer aldığı “önem”in altının çizildiğini biliyoruz. AB ile ilişkinin “stratejik bir tercih olduğu” da, defalarca ifade edilmiştir. Belli ki stratejik tercihler, ancak başka stratejik zaruretlerle değişir. Böyle bir stratejik değerlendirme yapılmış mıdır ve acaba AB ile ilişkilerde geldiğimiz nokta “Sen yoluna ben yoluma” noktası mıdır?

Yaşadığımız süreç içinde iki farklı açıklama oldu. Birisi Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'e ait, diğeri, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'ye... Bir anlamda iki teknokrata.

Şimşek şöyle diyor:

 “Bana ister katılın ister katılmayın, AB’den kopmuş bir Türkiye’nin dünya algısı 3’üncü dünya ülkesidir. Eğer AB ile müzakerelerde ilerleme sağlarsak İslam dünyası nezdinde de daha cazip, daha güçlü bir ülke oluruz. Bugün Avrupa’dan kopmak demek FETÖ’nün başarılı olması demek.

“Japonya’ya gittim en çok gelen soru, ‘Türkiye, AB’den kopacak mı? Koparsanız biz uğramayız’ diyorlar. Japonlar şimdi İngilizlere de aynısını yapıyor. ‘AB’den çıktınız biz yatırımları burada devam ettiremeyiz’ diyorlar. ‘Hemen AB ile anlaşma yapın ticareti koparmayın’ diyorlar. Çünkü burası büyük bir pazar.

“Demokrasi burada ortaya çıkıyor. Rusya ile uçak krizi yaşadık her şey dondu. AB ile her gün atışıyoruz. İşler devam ediyor. AB konusu çok net. Kendi menfaatlerimiz gereği AB ile ilişkileri götürmemiz lazım. Avrupalılara da söylüyorum, ‘Bir birimiz hakkında atıp tutacağımıza, gelin konuşun diyalog kurun.’ Bugün Avrupa’dan kopmak demek FETÖ’nün başarılı olması demek.”

Peki Şaban Dişli ne diyor? Onun notlarını da Vatan'dan Murat Çelik'le yaptığı söyleşiden alalım:

- Her ay üç değişik şirkete anket yaptıran bir partiyiz biz. Yıllar içinde bazen terör, bazen ekonomi, bazen bir başka konu öne çıkardı bu anketlerde. Son ankette en büyük sorun olarak, ‘belirsizlik’ çıkıyor karşımıza.

- 15 Temmuz herkeste bir travma oluşturdu. FETÖ operasyonları, terörle mücadele, bölgemizde devam eden sıkıntılar... Diğer taraftan Parlamento’nun başkanlık sistemi çalışması, 330 belirsizliği... Buna bir de geçen haftaya kadar var olan ABD başkanlık seçimi belirsizliğini ekleyin... Dünya ekonomisine etki eden Çin, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı gibi önemli gelişmeler de cabası... Adı konulmamış, yeni bir soğuk savaş dönemi var dünyada. Bütün bu iç ve dış faktörler, özellikle bizim gibi bir ülkeyi tabii ki etkiliyor.”

Dişli daha sonra “öngörülebilirlik” alanında yaşanan sıkıntıya işaret ediyor, yaşanan “belirsizlik”in coşkuyu zayıflattığını söylüyor ve “O coşkuyu Cumhurbaşkanımız veriyordu” diyor, sonra şerh düşüyor: “Cumhurbaşkanımızın şu sıralardaki en büyük mesaisi de şeytan taşlamak. Şeytan taşlamaktan, ihtiyacımız olan o coşkuyu bize vermesine fırsat kalmıyor.” Ve sonra ümidini seslendiriyor:

“Ama ben eminim, Cumhurbaşkanımız çok yakında o coşkulu güven ortamını yine sağlayacak.”

Ak Parti'de iki teknokrat. Biraz düşük profil ile ama önemli uyarılarda bulunuyor. İster katılalım, ister katılmayalım. Coşku... coşku önemli.