AB ülkelerinin Türkiye ile olan vize macerasý, epeyce gerilere giden ve hukuken sorunlu bir konu. AB Adalet Divaný, Türkiye’ye uygulanan vize yönetmeliðinin Ankara Anlaþmasý, özellikle de 1973 tarihli Katma Protokol’ün gerisine düþtüðüne karar vermiþti. Adalet Divaný, 1973 öncesinde hangi AB üyesi Türkiye’ye vize uygulamýyor idiyse, protokol sonrasý vize uygulayamaz, uyguluyorsa da þartlarýný aðýrlaþtýramaz kararý almýþtý. Hukuken vize uygulanmamasýný öngören bu yaklaþýma raðmen, 1980’de geçici olarak vize yönetmeliði uygulamaya kondu. Nasýl bir geçici süreyse bu, 24 senedir AB Türkiye vatandaþlarýna vize uyguluyor.
Bu arada hemen belirtelim, AB üyesi olmamalarýna raðmen Sýrbistan, Bosna ve Arnavutluk vatandaþlarýna vize uygulamasý 2009’dan beri yok.
Türkiye zamanýnda bu konun üzerine gidememiþ olmalý ki, vize konusunda uzun yýllar boyunca bir ilerleme saðlanamadý. 2009’dan sonra baþlayan bazý giriþimler oldu, Almanya’da bazý davalar açýldý, yerel mahkemelerin bazýlarý vizeye gerek yok, bazýlarý var dedi. Kýsacasý Türkiye’ye uygulanan vizenin kalkmasý için Anka Kuþu’ndan tüy getirilmesi beklendi.
Koþullar
2011’de vize konusunda yeniden bazý görüþmeler yapýldý, ki o dönemde AB Rusya ile vizesiz iliþkileri müzakere etmeye hazýrlanýyordu. AB, Türkiye ile vizesiz iliþkileri müzakere edebilmek için üç þart ileri sürmüþtü. Biyometrik pasaport, sýnýr güvenliði ve geri alým anlaþmasý.
Türkiye, biyometrik pasaporta geçti. Sýnýr güvenliði konusunda ise bir dizi sorun halen yaþanmakta. Zira burada kast edilen sýnýr, AB üyesi Bulgaristan, ama daha çok Yunanistan ile olan sýnýr. Yunanistan’ýn iddiasýna göre Türkiye karasularýndan ülkelerine her yýl ortalama 30-40 bin yasa dýþý göçmen geliyor ve Türkiye bunlarýn geçiþlerini durdurmayýp göz yumuyor.
Türkiye’nin söz konusu rakamlarý doðrulama imkaný çok yok, ayrýca Akdeniz’i kullanarak Yunan adalarýna varan her göçmenin Türkiye’den geldiðini iddia etmek de zor. Ancak, amaç vize uygulamasýna devam etmek olduðundan bu konuda AB’nin Türkiye’yi fazla dinlemediði hatýrlatýlmalý.
Bu arada belirtelim, Türkiye 1961’de kabul ettiði Mültecilerin Hukuki Durumuna dair Sözleþme’ye çekince koyarak ve sadece Avrupa Konseyi üyesi ülke vatandaþlarýna mülteci statüsü uygulayarak ‘Doðu’dan gelenleri mülteci olarak kabul etmeyen tek ülke. Bu konu da AB vizesi sorunun ortasýnda.
Sorunlar
Geri alým anlaþmasý ise yasa dýþý yollardan Türkiye üzerinden AB’ye girenlerin Türkiye’ye gönderilmesini ve Türkiye’nin AB kime vize uyguluyorsa ona vize uygulamasý anlamýna geliyor. Ortada bazý sorunlar var. AB’ye yasa dýþý yollardan girerken yakalanan bir Afgan, Suriye ya da Filistinlinin Türkiye’den girdiði iddia edilebilir, ama gerçek olmayabilir; Türkiye adý geçen ülkelerle geri alým anlaþmasý yapamamýþ olabilir ve bu kiþiler Türkiye’de kalýr, ‘Doðu’dan girdikleri varsayýldýðýndan mülteci statüsüne de alýnamazlar. Ya da vatandaþlýklarýný belgeleyemezler ve onlarýn nereye gönderileceði bilinemez ve gene Türkiye’de kalýrlar.
Bu olumsuz ihtimale karþý, AB’nin hemen vizeyi kaldýracaðý da düþünülmesin. Üç yýl Türkiye izlenecek, bu arada vize ücretlerinde indirim ve bürokraside azaltma yapýlacak, bir de tabi Türkiye’nin hangi Doðu ülkelerine, mesela Suriye’ye vize uygulayýp uygulamadýðýna bakýlacak.
Türkiye’nin uluslararasý hukuk mücadelesini baþtan sýký tutmamasýnýn böyle bir vebali oldu. Anlaþmalarýn tanýdýðý bir hak, bugün pazarlýk konusu. Türkiye’nin razý olmasýnýn ise bir tek gerekçesi olabilir, o da AB üyeliðinin er ya da geç gerçekleþeceði yolunda teminat almasý. Umalým ki Baþbakan’ýn Brüksel gezisiyle bu teminat alýnabilsin.