AB Komisyonu tarafýndan yayýnlanan Ýlerleme Raporu hakkýnda düþünmek, giderek usandýrýcý bir iþ haline geldi. Türkiye aday ülke statüsünde en uzun süre kalan ülke olarak tarihe geçecek. Hal böyle olunca da, her yýl yayýnlanan raporlarýn sayýsý giderek çoðalýyor, üyelik yolundaki ilerleme de son derece yavaþ olduðundan içerik fazla deðiþmiyor.
Bununla birlikte, Türkiye AB’ye üye olmaya adaysa, bizler bu raporlarý dikkate almaya, Komisyon da her yýl yayýnlamaya devam edecek. AB Komisyonu iþini yapýyor, ‘çok yorulduk, bu yýl da yayýmlamayýverelim’; Türkiye de sanki kendisi deðerlendirmeye tabi tutulmuyormuþ gibi ‘bana ne caným’ diyemez.
AB’ye üye devletlerin tutumlarý ne olursa olsun, Türkiye aday ülke statüsünde olduðu sürece, üyelik konusunda bir iradesi olduðu düþünülür. Bu durumda da üyelik için gerekli koþullarý yerine getirmekle sorumlu görülür.
Söz konusu koþullarýn hala bir dayatma olduðunu düþünenler olabilir; ki Kýbrýs gibi gayet siyasi bazý konularda böyle düþünenleri haklý çýkaracak uygulamalar oluyor. Ancak, Ýlerleme Raporlarý esas itibarýyla her kesimden yurttaþýn insan hak ve özgürlükleri ile yaþam kalitesi bakýmýndan yukarý düzeylerde eþitlenip eþitlenmediðine bakar.
Rapor genele bakar
Tüm yurttaþlarýn yukarý düzeyde eþitlenmesi, bir yandan yasal ve bürokratik deðiþimlerin sýnanmasýný ifade ederken bir yandan da sokaða, yani insanlarýn gündelik yaþamlarýna bakýlmasýný ima eder. Dolayýsýyla mevzuatta yapýlan deðiþimler birer sonuç gibi deðil, olumlu baþlangýçlar olarak kabul edilir; uygulama atýlan adýmlarýn ürünü olarak kabul edilir.
Türkiye’de yaþayan bizler gayet iyi biliyoruz ki, mevzuat deðiþimleri ne yazýk ki geliþmiþ demokratik ülke düzeyine gelmeyi engelleyecek uygulama bozukluklarýna kurban olur. Uygulamada düzenleme yapýlmasý için atýlan her adým da, bu adýmlara karþý çýkanlar tarafýndan ‘Anayasa Mahkemesi’ne kadar Ýlerleme Raporlarý, hükümetin AB standartlarýna ne ölçüde yaklaþacak iþler yaptýðýný sýnýyor gibi gözükür. Oysa bu raporlar sadece hükümetin icraatýný deðerlendirmez. Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal yaþamýnda ne kadar kurum, sorumlu ve oyuncu varsa hepsi bu süreçten payýný alýr; ancak bizde nedense Ýlerleme Raporlarý hükümetle AB arasýndaki özel mektuplaþmalar gibi deðerlendirilir. Raporun içinde geçenleri ne yargý üzerine alýr, ne TSK ne de Meclis’teki diðer partiler. Demokratikleþme sadece iktidar partisinin iþiymiþ gibi görülür.
Rapor, ayna tutar
Türkiye’deki bu eðilimin Rapor’a yansýmasý doðal; biz ne sunarsak raportörler öyle yazar. Ýlerleme Raporlarýnýn birer ayna tutma iþi olduðu düþünülürse, aday ülke yurttaþlarýnýn bilmediði, yaþamadýðý ya da hissetmediði bir konunun raporlanmasý pek mümkün deðil. Dolayýsýyla biz içeride hangi siyasi, sosyal ya da ekonomik konularý öne çýkarýp tartýþýyorsak, rapor da onlarý konu ediniyor. Azýnlýk vakýflarýna ait mallarýn iadesi, bu yönde bir talep olduðu için gündeme geliyor; olmasa gelmez, rapora da girmez.
Toplumsal taleplerin karþýlanma biçimi, Ýlerleme Rapýrlarýnýn konusunu oluþturur, dolayýsýyla bu haliyle çok öðretici. Öte yandan raporlara konu olan geliþmelerin AB Komisyonu ya da daha geniþ anlamda AB kamuoyu tarafýndan nasýl deðerlendirildiðinin anlaþýlmasý açýsýndan da öðretici.
Baþkalarýnýn nasýl düþündüðünü öðrenmeden onlarýn olduðu bir kulübe girilemez. Tabi o kulübün de içine alacaðý oyuncuyu tanýmasý beklenir. Bu sýkýntýlý sürecin getirisi, kulübe dahil olma koþullarýnýn insan yaþam kalitesini yükseltici özellikler taþýmasý. Bu yýlki raporun getirisi ise, 22.baþlýðýn açýlma ihtimali. Haydi hayýrlýsý.