Entelektüel kamunun izlediði bir Fransýz kanalý Arte, en çok izlenen zaman diliminde PKK’nýn kuruluþ aþamasýndan Kandil yapýlanmasýna ve Rojova’daki varlýðýna deðin bir saatten uzun süren bir belgesel yayýnlýyor.
Ýnsanlarýn zekalarýyla dalga geçercesine PKK-PYD ayrýmý yapanlarýn yalanlarýný kucaklarýna býrakmak için tek baþýna yeterli olacak bir dokümanter çýkýyor ortaya.
Tamamý “Öcalan’ýn özgürleþtirdiði kadýnlardan” oluþan bir sözde PKK-PYD devleti resmediliyor. Aralarýnda Suriye’ye, Kandil’e Avrupa’dan gitmiþ olanlar da var. Fransýzca, Almanca, Ýngilizce konuþabilen bu kadýnlarýn ortak dili Kürtçe deðil ‘PKK dili’.
“Öcalan’ýn özlü sözleri”nden müteþekkil bir ilmihalle yaþýyorlar. Hayatlarýný Öcalan’a borçlu olduklarýný düþünüyorlar. Onun naçiz vücudunu canlý olarak görmeseler de Öcalan’ýn “zor ve kocaman sevgisi”nin kuþattýðý 14’ünde 20’sinde genç kýzlar ve onlarý komuta eden 30’unda, 40’ýnda PKK yöneticisi kadýnlar...
8 Mart Dünya Kadýnlar Günü PKK’lý kadýnlarla anýlýyor. Suriye’nin kuzeyinden ve içeriden Türkiye’ye doðru her gün terör faaliyeti yürüten bu kanlý örgüt bizim Cihangir tayfasýnýn Paris kafelerinde oturanlarý tarafýndan Ortadoðu’nun “seküler umudu” olarak pazarlanýyor ve palazlandýrýlýyor.
BBC ve CNN’de de benzer belgeseller yayýnlandý. Türkiye’de bile PKK-PYD propagandasý yapan bu belgeselleri “haber niyetine” göstermeye kalkan televizyon kanallarý oldu. CNN Türk “kýrmýzý fularlý kadýn” romantizmine soyundu mesela.
***
Kendi ülkeleri söz konusu olunca, terör eylemleri ve örgütleriyle ile ilgili haberlerde ne kadar titiz olmak gerektiðini “ölümcüldür!” ibaresiyle yayýn ilkelerine yazan medya kuruluþlarý, söz konusu ülke Türkiye olduðunda hiç çekinmeden bu ilkeyi çiðneyebiliyor.
Bu kuruluþlarýn Türkiye þubeliðini yapmaya soyunan yayýn organlarý ise PKK’nýn en baþta Kürt halkýný periþan eden terör eylemleri 10’ar 10’ar can alýyorken bile terörü gölgeleyen bir anlayýþla yayýn yapýyordu. Türkiye kriterleri ile deðil Bürüksel kriterleriyle hareket ediyordu.
Bu son terör kalkýþmasýnýn farký tam da burada iþte. PKK-PYD yöneticilerinin bunca yýkým ve kayba raðmen bu denli özgüvenle konuþuyor olmasýnýn altýnda, arkalarýna aldýklarýný düþündükleri uluslararasý destek var.
‘Ýnsan haklarý’, ‘basýn özgürlüðü’ gibi kavramlarý baþkalarýnýn iç iþlerine karýþmanýn bahanesi olarak araçsallaþtýran AB kurum ve temsilcileri, tüyü bitmemiþ Kürt gençlerini silah altýna alýp terör eylemlerine sürükleyen PKK-PYD’ye karþý son derece müþfik. Dahasý mezkur örgütlerin propaganda cihazý gibi çalýþýyorlar.
***
Mesele þudur; Suriye’den kaçan ve kapýlarýna dayanan mülteciler konusunda Türkiye’den medet uman Avrupa Birliði ülkeleri evvela Türkiye’ye yönelmiþ bulunan terörü desteklemekten vazgeçmelidir.
Kimse kimsenin kara kaþý kara gözü için masaya oturmamaktadýr. Herkes neyin ne olduðunun farkýndadýr. Mültecilerin belli bir kontrolle Avrupa ülkelerine geçiþi konusunda Türkiye’nin iþbirliðine açýk tutumunun karþýlýðý baþta Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerin PKK-PYD’ye verdikleri desteði çekmeleri olmalýdýr.
Ayrýca Türkiye açýsýndan bu görüþmelerin amacý, AB’nin gönlünü etmek deðil savaþtan kaçarken denizde can veren Suriyeliler için bu yolu caydýrýcý kýlmak ve güvenli geçiþ yollarý saðlayabilmektir. Nitekim kaçak yollardan geçiþ esnasýnda yakalanan mülteci sayýsýnca kontrollü mülteci geçiþinin saðlanabilecek olmasý da bunu göstermektedir.
Mülteciler sorunu Türkiye ve AB ülkeleri arasýnda belli bir uzlaþma ile çözülme aþamasýnda olabilir ama Türkiye bu konularýn konuþulduðu masaya Avrupa’nýn terör örgütüne bu kadar arsýzca verdiði desteðin kabul edilemezliðini de çok güçlü bir iradeyle koymalýdýr. Türkiye açýsýndan bu, Avrupa’ya vizesiz girmekten daha öncelikli bir mevzudur.