Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Abant’taki, ‘Aile, Toplum ve Devlet Sempozyumu’ndan..

Bolu- Abant’a daha önce hiç yolum düşmemişti.  Elbette çok güzel bir yurt köşesi olduğunu biliyordum. Oraya vardığımda da farklı bir tabloyla karşılaşmadım. Deniz seviyesinden 1000 m. kadar yükseklikte, etrafını çam ormanlarının kapladığı, 125 hektar büyüklüğünde bir göl.

10 yıldır Polonya- Katowiçe’de yaşamakta olan Erzurumlu bir arkadaşla karşılaşınca, gölün 7-8 km.lik çevresini 1.5 saatlik sâkin yürüyüşle adımlarken, Polonya’nın Doğu Avrupa’nın bu tek Katolik ülkesindeki halkın dinî hayatı sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı ve oradaki bir avuç Müslümanın durumu hakkında da bir hayli bilgi edinmek imkânı buldum.

Başkanlığını Dâr-ul’Aceze Başkanı Hamza Cebeci’nin yaptığı U. Vuslat Platformu’nun  13-15 Ekim günleri arasında, Üsküdar Belediyesi’nin himayesinde  tertiplediği,  ‘Aile-Toplum ve Devlet’  konulu ve üç gün süren ve yaklaşık 500 kadar üniversite öğrencisi ve onlarca akademisyenin ve diğer davetlilerin katıldığı bir sempozyum…

***

İlk günün akşamında önce teşrifât (protokol) konuşmaları vardı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ve Necmeddin Bilâl Erdoğan kısa konuşmalar yaptılar. Sonra Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve Bolu Valisi Aydın Baruş’un konuşmaları da, kısa ama güzeldi..Sonra, program normal akışı içinde devam etti. Bakan Hanım ve Bilâl Erdoğan’ın toplantı mekânından ayrılırken, insanların bir yığın halinde onların arkalarından aynı fotoğraf karesinde gözükmek için koşuşturmalarını da kaydedip geçelim.

***

İkinci gün, İlahiyatçı-sosyolog Erol Erdoğan ise, ilginç konuşmasının sonunda FETÖ’nün faydalandığı bazı yöntemlerin gerçekte metodik olarak bizim davranışlarımızda bulunduğuna değinip alkışlarla karşılanan şu çarpıcı soruyu sordu: ‘Şimdi hepimiz FETÖ’yü suçluyoruz da, meselâ yarın üniversite imtihanlarına gireceksiniz ve gece elinize yarınki imtihanın soruları geçse, ‘Bu ne haksızlık ve alçaklıktır, Allah belânızı versin diye karşı mı çıkarsınız, yoksa…’

Evet, bu soruyu hepimiz kendimize soralım.

***

Konya Selçuk Üni.’den ve RTÜK üyesi de olan Prof. Mustafa Aydın’ın ‘Kültürel ve Geleneksel Değerlerin Çözülmesinin Aile Yapısına Yansımaları’ üzerine sunumu ilginçti.

Türkiye Diyanet Vakfı’ndan Dr. Hicret K. Toprak hanımın sunumu da son derece düşündürücü idi. Reşad Nuri’nin ünlü Çalıkuşu romanının 1922’de yayınlanan ilk baskısında, kadınların örtüleriyle sosyal hayatta yer alabileceklerini konu edinmişken, daha sonra o görüşlerin ayıklandığını ve bugünkü halini aldığını anlatan Hicret Hanım, Türkiye’de kadın haklarını savunduğu söylenen ‘feminist hareket’in, Müslüman hanımların örtüleri konusunda, ağır başörtüsü baskılarına mâruz kaldığı günlerde kadın haklarından yana değil, ‘çağdaşlaşmacılık’ adına baskı yapan güç odaklarının yanında yer alarak, kadını gerçekte bir nesne, bir araç olarak gördüklerini ortaya koyduklarını dile getirdi.

HicretHanım’ın, aile anlayışımızaki değişim ve değerler çözülmesine işaret ederken, ‘evlilikte dindarlık değil gelir seviyesinin esas alınmaya başlandığına, kadının artık iyi bir eş, iyi bir anne değil, iyi maaşı olan birisi olarak algılandığı’na dair tesbiti kadar, ‘kadın artık sadece evde olmamalı derken, dönecek evinin bile kalmadığı bir noktaya gelindiği’ne dair tesbitleri de, acıtıcı, ama, büyük çapta gerçekti de..

Son oturumda, Düzce Üni. Rektörü Nigâr Demircan Çakar’ın, ‘Sosyolojideki, Japon tarzı yaşayış örneğinden çok, Amerikan tipi aile ve yaşayış tarzına yaklaştık. Eril ve dişil karıştı, fıtrat bozuldu. Popüler kültürün etkisinden kurtulamazsak, kendimizi değiştirilmiş olarak buluruz. Necîb Fâzıl’ın deyimiyle özene özene özümüzü kaybetmek noktasına geliriz.’ gibi tesbitleri de düşündürücüydü. 

***

Prof. Necdet Subaşı ile, kapanış oturumunda söz alan Hamza Cebeci, Azerbaycan m.vekili Ganire Paşayeva hanım ve Prof. Mehmed Görmez Hoca’nın nefis konuşmalarına ise İnşaallah Çarşamba günkü yazıda değinelim.