Abartı denilen bela...

Cuma sabahı, saat 08.00 sularında, NTV Radyo’dan Kilis’teki muhabirin anlattıklarını dinliyorum.

Tecrübeli bir isim. Sınır bölgesindeki, “Hava harekatında 4 patlama duyuldu, 3 uçak havalanmıştı, tahminen bir mühimmat deposu vuruldu” diyor.

Oysa Başbakanlık açıklaması bir saat önce ajanslara düşmüş, 3 F-16’nın belirlenen hedeflere 4 güdümlü füze fırlattığı açıklanmıştı.

Böyle zamanlarda merkezler sahadaki muhabirleri resmi açıklamalarla besler, kural budur ama belli ki işlememiş.

Daha önemli olanı bu tür işlerde medyanın abartı ve tahmini seven yanının açığa çıkması. 

***

1990’lı yıllar boyunca Kuzey Irak’a düzenlenen sınır ötesi harekatlarda da aynı durum vardı.

Her harekatta “PKK’nın beli kırıldı, artık toparlanamaz” başlıkları atıldı.

Bir örgüte, ağır bir darbe vurmakla, bir daha toparlanamayacağını yazmak arasında ciddi bir fark var. Daha eskilere de gidebiliriz. 

Mesela Kıbrıs Barış Harekatı’nın ertesi günü çıkan gazetelerde, birliklerin çok rahat ilerlediğinden, Kıbrıs’ın neredeyse yarısının alındığından söz edilir. Oysa gerçek hiç de öyle değildir.

Savaş uçakları çekildikten sonra Beşparmak dağlarındaki koruganlardan çıkan Rum Milli Muhafız Ordusu ve Yunan Alayı askerleriyle gögüs göğüse çarpışmalar yaşanmış ve sabaha kadar büyük kahramanlıklar sergilendikten sonra harekatın güvenle devamı sağlanabilmiştir.

Abartmak ve “ordumuzu görünce kaçıyorlar” tadında haberler yapmak ilk başta bu ülke için canını veren, gazi olan,askerlere haksızlık.

Kaldı ki orduya verilen “kahraman” sıfatının sebebi girdiği zorlu mücadelelerde başarılı olmasıdır.

***

Medyada askeri haberlerin abartılı sunumu tüm dünyada yaşanmış bir vaka. Ancak arada keskin bir fark var.

2. Dünya Savaşı’nda sonra Vietnam’da ve sonra Afganistan’da medya abartısı ülke yönetimlerinin arzusu üzerine yapılırdı.

Biz de maalesef bir medya refleksi şeklinde yapılıyor. Ne zararı var diyeceksiniz değil mi? Beklenti yönetimi diyeceğim size o zaman.

Bir olayla ilgili beklentiyi çok yukarılara çekerseniz sonra insanları tatmin etmekte zorlanırsınız.

Fayda sağlayayım derken zarar vermek de tam böyle bir durumdur işte...