ABD bahşedilen imkanı görmeli ve Gülen’i teslim etmeli!

ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford bugün Türkiye’de. Yapılan açıklamaya göre İncirlik Üssü’ndeki Amerikan askerlerini ziyaret edecek ve Ankara’da ikili temaslarda bulunacak. 

Önce şunu belirtelim. Konu kaçınılmaz olarak 15 Temmuz darbe girişimi ve ABD’nin bu girişimdeki rolü-payı olacaktır elbette ama ziyaret aslında çok daha önce planlanmış.

Askeri bir yetkilinin temsil ettiği devletin siyasilerince onaylanmış, istihbarat örgütünce planlanıp desteklenmiş bir darbe girişimini kabul ya da reddetmesi beklenmese de darbecilerin İncirlik ve Diyarbakır Üssü’nü kullanımına dair çıplak sorulara muhatap olacağı kesin.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Ağustos’ta Rusya’ya giderek NATO’nun son bir hamleyle asker yığdığı Avrupa sınırındaki Petersburg’da Putin’le görüşecek olması da, Amerikan Genelkurmay Başkanının ziyaretini askeri bir ziyaret kapsamından çıkarıyor. İhtimaldir ki ABD, Genelkurmay Başkanını Türkiye’ye eli boş göndermeyecektir. 

***

Amerika’nın 15 Temmuz’la ilgisine dair kuşkuları, bulguları, olguları alta alta yazdığımızda bile, durumun “olağan şüpheli Amerika” mertebesinden ötede olduğu anlaşılır.

İlk somut durum FETÖ lideri Fethullah Gülen’in yıllardır ABD’de ikamet etmesi. İkametiyle ilgili davaların spekülatif şekilde, Gülen lehine sonuçlanması ve ikamet izinlerinin CIA’in dahil olduğu karmaşık ve karanlık yollarla alınması.

Türkiye’den çıkmış sahte bir vaizin 140 ülkede CIA’in izni ve desteği olmaksızın okullar açıp o ülkelerin devletlerine sızma ihtimalinin güneşin batıdan doğma ihtimaliyle eş değer olması.   

Fethullah Gülen’in Türkiye’de devlet içine sızmaya başlama tarihinin, Amerikan’ın “bizim çocuklar yaptı” dediği 1980 askeri darbesini izleyen yıllar olması.

Gülen’in Amerika’ya sadakatinin muhabbetten öte profesyonel bir ilişki olduğunu ispatlayan sayısız konuşması.

İtirafçı darbecilerin hukuki belgeye dönüşen ifadeleri. Özellikle Genelkurmay Başkanı Akar’ın başyaveri kılığındaki terörist Levent Türkkan’ın, jandarma albayı kılığındaki Fazıl Öztürk’ün, Danıştay tetkik hakimi kılığındaki Ebubekir Başel’in ve pek çoğunun darbenin TSK içindeki FETÖ örgüt elemanlarınca yapıldığı, her birinin FETÖ ağına Gülen’in okullarında düştüğü vb.   

Darbe girişimi sırasında Akıncı Hava Üssü’nde yakalandıktan sonra skandal bir kararla 21 dakikada salıverilen FETÖ’nün hava kuvvetleri imamı Adil Öksüz’ün, Haziran ve Temmuz aylarında iki kez ABD’ye gittiği, 13 Temmuz’da döner dönmez soluğu Akıncı Üssü’nde aldığı.

***

ABD cephesinin de bir sicil var tabi. Obama’nın darbeyi kınamak için üç gün beklemesi mesela.

Ya da ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, darbe girişimi henüz atlatılmışken “Türkiye darbe sonrası düzeni sağlamak için çok da ileri gitmesin” gibi hadsiz bir cümle kurabilmesi, NATO’yla tehdit etmesi, Gülen’in iadesi için “iddia değil kanıt gösterin” diyebilmesi... (11 Eylül’ün ardından Afganistan’dan Usame bin Ladin’i istediğinde aynı cevabı almıştı Amerika. Ve herhangi bir hukuka dayanmaksızın Afganistan’ı işgal edebilmişti...)

Ayrıca 15 Temmuz’dan bir hafta önce Varşova’daki NATO zirvesinde Rusya’ya karşı güvenlik için Avrupa sınırına silah yığan ABD’nin, NATOüyesi Türkiye’nin güvenliğini darbeyle riske edebilmesi.

Darbe gecesi İncirlik Üssü’nden havalanan iki tanker uçağın Ankara’yı bombalayan uçaklara yakıt ikmali yapması ama Amerika’nın bunu ilginç biçimde bilmemesi. Alarma geçmek için darbenin püskürtüldüğü saatleri, sabahı beklemesi. 

***

Eğer ABD “darbenin arkasında ben yokum” diyorsa buyursun bunu ispat etsin ve Gülen’i teslim etsin.

Türkiye’nin devleti ve toplumuyla bahşettiği bu imkan, yapılanı unutmayı içermese de ilişkileri tamir fırsatı veriyor Amerika’ya.