ABD dış politikasının tanımlanma sorunu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında Trump’ın vücut dili ve tavırları üzerinden anlam çıkarma çabaları oldukça ilginç yorumlara neden oldu. ABD başkanı elini Erdoğan’ın omzuna mı koydu, kapıda mı karşıladı, gülümsedi mi, gözlerini mi kaçırdı bunlara bakıldı.

Trump’ın davranışlarına bakarak onun ne düşündüğü hakkında kanaat edinmek ne kadar mümkün emin olmak kolay değil. Ancak Merkel ile yaptığı görüşmede takındığı kaba tavırlar hatırlanırsa, belki de ABD başkanı politikasını davranışlarıyla sergileme eğiliminde biridir diye düşünülebilir. Bununla birlikte unutmamak gerekir ki birçok ülkede politikalar geniş ve uzman kadrolar kanalıyla yapımlandırılır; ön çalışmalarla şekillendirilir, görüşme başlıkları heyetlerce karşılıklı müzakere edilir ve olgunlaşmış olarak liderlerin önüne gelir.

ABD-Türkiye liderlerinin görüşmesinde de işler bu şekilde oldu. Ancak bu denli anlam arayışının da bir nedeni bulunuyor. ABD’nin Trump’lı dönemi bir dizi belirsizlikle başladı. En önemli belirsizlik ise başkanın koltuğunda kalıp kalmayacağı ile ilgili. Söz konusu durum devam ettikçe, ABD’nin tanımlanabilir bir dış politika üretmesi de son derece zor görünüyor.

 

Trump’ın yarattığı belirsizlik

 

Trump’ın FBI başkanını görevden almış olması, öngörülemezlik karinelerinden birisi durumunda. Görevden alınan FBI Başkanı’nın notları, artık kim bu işi yaptıysa, basına sızdı. Buna göre Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı, Rusya ilişkileri hakkında yürütülen soruşturmanın kapatılmasını istemiş. Bu, ABD’nin güvenlik sırlarının başkanın ağızından kaçırdığı iddialarını da kapsayan bir soruşturma.

Özetle ABD kamuoyu Trump’ın Putin ile olan samimiyetini bir güvenlik zafiyeti olarak değerlendiriyor. İlk bakışta bu meselenin üzerine Demokratların gittiği söylenebilir. Ancak izler daha çok G.W Bush çizgisindeki katı Cumhuriyetçilere işaret ediyor.

Haberin basına yansımasıyla artan tartışma ortamına Putin’den gelen açıklamanın da katkı sağladığına dikkat çekmek gerek. Rusya devlet başkanı, Trump ile yaptıkları görüşmenin kayıtlarını açıklayabileceklerini duyurdu. Bu, Trump’ın sır vermediğini ima etmeye yönelik gibi gözükse de, aslında Trump’ın durumunu daha da zora sokan bir tavır olarak görülebilir. Putin, Trump’ın avukatı gibi görünerek öncelikle ABD kamuoyunu başkan aleyhine etkilemiş oluyor. Ancak daha önemlisi, başkanın belki de ABD’nin kaderini elinde tuttuğunu ima ediyor.

 

Trump’tan kaynaklanan belirsizlik

 

Türkiye ile yapılan görüşmeler sonrasında “ne aldık-ne verdik” türünden bir aceleci bir muhasebenin yapılması, sadece Trump’ın içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde bile anlamlı değil. Üstelik, iki liderin basın toplantısı sırasında Trump’ın Türkiye ile yapılan müzakereleri Rusya dışişleri ile de görüştüğünü ima etmesi durumun düşünüldüğünden daha derin olduğuna işaret ediyor.

Bugün için Trump’ın Putin ile “uzlaşı” içinde olması Türkiye’nin yararına. Ancak Rusya, Trump politikalarını belirler hale gelirse ABD’de daha sert ve Rusya karşıtı ekiplerin yönetimde ağırlığının artacağı öngörülebilir.

Rusya ile ABD ilişkilerinin alacağı biçim, sadece Türkiye’yi ya da Suriye’yi etkilemeyecek. NATO gündemini de kaplayan bu konu, neredeyse tüm dünya dengelerini belirleme kapasitesine sahip. Kim bilir belki tam da bu nedenle YPG hem ABD hem de Rusya’ya eş zamanlı oynuyordur. Ve yine kim bilir belki bu belirsizlikten istifade etme atağına geçtiği için Türkiye ile Almanya arasında İncirlik’ten Kürt sorununa, soykırım meselesinden mültecilere kadar bir dizi sorun en sert haliyle yaşanıyordur.