ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisi açýklandý. Strateji, dostlar yerine düþmanlar üzerine kurulmuþ.
Kuzey Kore ve Ýran açýk düþman, Rusya ve Çin potansiyel rakip (düþman), Hindistan muhtemel potansiyel rakip…
Görünürde belli ülkeler tehdit ve tehlike olarak vurgulansa da bir süredir ABD’nin izlediði strateji Ýslam temalý her ülkeye, örgüte, kuruluþa, hatta þahsa cephe almayý içeriyor.
Korkularla yaþayanlar travmatik/nevrotik bir psikolojik halden kurtulamazlar ve herkesi bir þekilde hain, düþman, rakip, tehlike olarak görmeye baþlarlar.
Ýsrail bu nevrotik halin devlet düzeyindeki temsilcisi gibidir. Herkesin kendisini yok etmeye çalýþtýðý, herkesin kendisine düþman olduðu önkabulü, Ýsrail’i hýrçýn ve agresif hale getirir.
ABD’nin dost yerine düþmanlar tanýmlamasý böyle bir psikolojiyi andýrýyor.
‘Müttefik deðil çýkar’ anlayýþý da ülkeler arasýndaki karþýlýklý çýkar, dostane iþbirliði ve birlikte hareket kavramlarýnýn altýný oyar.
ABD’nin son dönemde “tek taraflýlýk” yaklaþýmýyla operasyonlar gerçekleþtirmesi bunun bir tezahürüdür. Bu ise ABD’yi daha fazla yalnýzlaþtýran ve eylemlerinin meþruiyetini tartýþmalý hale getiren bir durumdur.
Uluslararasý hukuku ve küresel dayanýþmayý hiçe sayan tek taraflýlýk keyfilikten baþka bir þey üretmez. Keyfi hareket eden ve kendi hukukunu dünyaya dayatan ülkelerin yalnýzlaþmasý kaçýnýlmaz bir durumdur. Böyle davranan ülkeler halklar düzeyinde büyük bir antipati üretirler.
ABD’nin Kudüs kararý sadece Ýslam dünyasýnýn deðil batýlý birçok ülkenin de tepkisini çekmiþtir. BMGK görüþmelerindeki tablo da ABD’nin nasýl yalnýzlaþtýðýný gösteriyor. Perþembe günü toplanacak olan Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nda kahir ekseriyetle bir duruþ sergilenmesi ABD’nin bu halini daha da belirginleþtirecektir.
Yeni güvenlik stratejisinde dost olarak sayýlmak adeta teslimiyet ve boyun eðme üzerine kurulu bir iliþki biçimini hatýrlatýyor. Karþýlýklý çýkar yerine ‘tam teslimiyet’ anlayýþý geçmeye baþlamýþ… ABD’nin tarihsel müttefiki Ýngiltere’nin bile birçok konuda ABD ile arasýna mesafe koymaya baþlamasý, Türkiye gibi çok boyutlu iþbirliklerine sahip bir ülkenin haklý eleþtiriler getiriyor olmasý bu konseptin çok zorlanacaðýný gösteriyor.
Ýsrail kendi çýkarlarýný kutsayan ve dünya halklarýný deðersiz gören bir devlet aklýna sahiptir. ABD’nin de böyle bir paradigmaya yönelmesi tam anlamýyla bir týkanmýþlýða ve takýntýya yol açar.
Dünyanýn merkezine Amerikan halkýný koyan anlayýþýn, dünyanýn merkezine Ýsraillileri koyan anlayýþtan bir farký olmaz.
Küresel güvenlik meselelerini ABD’nin güvenliðine endeksleyen bir anlayýþýn da, her þeyin merkezine Ýsrail’in güvenliðini koyan bir anlayýþtan farký kalmaz.
Ýsrail’in iþgalciliði devlet politikasý haline getirmesiyle ABD’nin Irak ve Afganistan’da iþgal politikasýný devreye koymasý baþka bir boyuttur. Ortadoðu’da öne çýkan agresif müdahaleci yöntem bölge halklarýnýn tepkisini artýracaktýr.
ABD’nin Ýsrail’le benzeþmesinin diðer bir boyutu, dini eðilimlerin baskýn olduðu bir devlet aklýnýn ön plana çýkmaya baþlamasýdýr. Siyonizmin ve Evanjeliklerin ortak hedeflerini ABD’nin yeni dünya düzeni paradigmasý haline getirmek sadece dünya için deðil ABD’nin geleceði için de bir sorundur.
Cumhuriyetçi deðerler üzerinde yükselen ABD’nin teokratik bir imparatorluk gibi konumlandýrýlmasý kendi içinde de sarsýntýlara yol açmasý kuvvetle muhtemeldir.
ABD’nin güvenlik kaygýlarý, tehdit algýlarý, çýkar hesaplarý ve sorun çözme yöntemleri açýsýndan giderek daha fazla Ýsrail’le benzeþmeye baþlamasý çok sorunlu bir haldir.