Türk - Amerikan iliþkileri tarihi bir kýrýlmaya doðru gidiyor. Ýster Fethullah Gülen’in iadesi konusunda olsun, ister Ortadoðu’daki geliþmeler çerçevesinde olsun, kýrýlma riski her geçen gün artýyor.
Türkiye, rahatsýzlýðýný, gerek Cumhurbaþkaný Erdoðan gerekse Baþbakan, Baþbakan Yardýmcýsý, Adalet Bakaný seviyesinde çok net ifadelerle dile getiriyor.
“Usame bin Ladin Türkiye’de olsaydý ve sen onu istediðin halde ben vermeseydim, ne yapardýn?” sorusu son derece net bir sorgulama.
“Sen Suriye’ye Esed seni çaðýrdýðý için mi geldin de benim Irak’ta bulunuþum için Ýbadi’den izin almamý þart koþuyorsun?” sorusu da çok net bir sorgulama.
Bunlarýn makul bir cevabý yok. Cevap, sadece “Türkiye ile iliþkilerde yaþanan gerilim”den ibaret.
26 Ekim’de ABD’ye gidecek olan Adalet Bakaný Bozdað’ýn Gülen’in iadesi ile ilgili ABD tavrýna yönelik deðerlendirmesi son derece haklý.
Diyor ki Bakan:
“Bu tür meselelerde kararýn yargýya havale edilmesi, devletlerarasý iliþkilerde diplomatik esnekliði saðlamaya yöneliktir. Devlet, siyaseten Gülen’i iade etme gereði duyuyorsa ona ‘Ne yapalým bize ulaþan belgelere göre yargý sizi darbeden sorumlu görüyor, biz de suçlularýn iadesi anlaþmasý gereði sizi iade edeceðiz” der, eðer siyaseten iade etmeme kararýnda ise bu defa Türkiye’ye döner ve “Gönderdiðiniz 85 koli belge, darbede Gülen’in sorumluluðunu ispat etmiyor, onun için iade etmeyeceðiz” der.”
Bakan diyor ki: “Gülen’in darbe ile ilgili sorumluluðunu görmek için üç-beþ belge bile yeterli olabilir.”
Bakan’ýn sözleri, Gülen’in iadesi konusunda çok ümitvar olmamak gerektiði izlenimi veriyor.
Bakan diyor ki: “Gülen’i iade etmemek, onu Türkiye’ye tercih etmek anlamýna gelir.”
Evet, iþte kýrýlma “ABD neden Gülen’i Türkiye’ye tercih eder” sorusu ile devreye giriyor.
Kimse bize “ABD bunu hukuk hassasiyeti sebebiyle yapar” gibi bir gerekçe göstermesin. Ona dünyada bile kimse inanmaz. ABD, gücüne göre bir hukuk oluþturuyor dünyada. 11 Eylül sonrasý dünyanýn dört bir yanýndan uçaklarla adam topladý ve sorgusuz sualsiz Guantanamo’ya yerleþtirdi.
Ortadoðu’da var, kendi güç hukukuyla var. Burada önemli bir soru sormak gerekiyor:
Türkiye’de “milad” olarak görülen bir darbe giriþimi ve ona yönelik millet direniþini ýskalayan bir ABD acaba darbeye nasýl bakmýþtýr?
Bizim liderlerimiz “Dünyada pek çok ülke darbe baþarýlý olacak mý diye bekledi” derken, parmaklar genelde Amerika’yý ve Batý’yý gösteriyordu. ABD’de Tayyip Erdoðan’ýn ölümüne oynayan kimileri üçüncü bir darbe rüyasý görüyor hala.
Süreç halen iþliyor. 26’sýnda Adalet Bakaný Amerika’da olacak ve “Verin bize Gülen’i, yargýlayalým” diyecek.
Amerika vermediðinde ne olacak?
Amerika’nýn vermemesi “Gülen’i koruma” niteliðinde yorumlanacaðýna göre, böyle bir korumanýn gerekçesi ne olacak?
Acaba darbe de ABD’nin Ortadoðu hesaplarýnýn bir parçasý mý idi ve o iþ, vekaleten Gülen hareketine mi ihale edilmiþti ve ABD Gülen’i hala operasyon yapabilecek bir güç olarak mý telakki etmekteydi?
Kýrýlma, dedik.
Ýsrail ile iliþkileri düzelttik, hatta iliþkiler geliþiyor. Bu, ABD’deki Yahudi lobisi tarafýndan olumlu karþýlanmýþ olmalý. ABD “Ýsrail’in güvenliði”ne yönelik riski önemsiyorsa, Türkiye açýsýndan bu risk ortadan kalkmýþ olmalý.
Ama ABD’nin Erdoðan yönetimindeki Türkiye’ye karþý tavrý normalleþmiþ deðil. Gülen meselesi kadar YPG meselesi de, Musul’da Türkiye’nin önüne Ýbadi’yi çýkarmak da, hatta belki Sayýn Cumhurbaþkaný birkaç defadýr gündeme getirdiðine göre Zarrab operasyonu da o anormal tavrýn ürünü. ABD, Türkiye ve Erdoðan bir þekilde içine sindirir, diye mi bekliyor, yoksa Erdoðan’la uzlaþmayý hepten gözden çýkarýp ip inceldiði yerden kopsun politikasý mý izliyor? ABD, Türkiye’nin Rusya ile yaþadýðý açýlýmý, radikal bir eksen deðiþmesi olarak mý okudu?
Kýrýlma, çok daha keskin hesaplaþmalara mý yol açacak?
Sanýyorum ki þu anda Türkiye’nin karar mercilerinde de en hayati gündemlerden birisi Türk - Amerikan iliþkilerinin nasýl seyredeceði konusudur, Washington’daki mahfillerde de..
Bakalým ateþ nasýl düþecek?