Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ýn ABD Baþkaný Donald Trump’la görüþmesine dair ‘nokta mý, virgül mü, noktalý virgül mü’ sorularýyla muhatap oluyoruz.
Bana göre üçü de deðil. Osmanlýca’daki gibi, noktasýz, virgülsüz ‘cümle devam ediyor’…
Ya da uzatýldý.
Zamana yayýldý.
Ben sonuçlardan ‘þimdilik’ üçünü ayýrdým:
1- Trump, terör örgütü PYD/YPG konusunda geri adým atmayacak (veya atamayacak).
2- Trump, terör örgütü FETÖ konusunda Türkiye’nin beklentilerine cevap vermek adýna bazý adýmlar atabilir. Bunlar Türkiye’yi ne kadar tatmin eder, beklentim düþük ama mümkün.
3- Trump, terör örgütü PKK konusunda ‘kesenin aðzýný’ açtý;
Hem Türkiye’nin PKK’ya karþý operasyonlarda haklýlýðýný vurguladý, hem ‘destek’ sözü verdi;
Hem bugünlerde Almanya ve Avusturya gibi ‘müttefikler’in vermediði savunma ürünlerini temin edeceði teminatýný verdi;
Hem Fýrat Kalkaný operasyonunu övdü;
Hem de iki ülke arasýndaki iliþkilerin her þeyden önemli olduðunu vurguladý.
Dedi ki: “Türkiye'ye PKK, DEAÞ gibi terör gruplarýyla mücadelede destek veriyor ve terör gruplarýna güvenli alan býrakmama konusunda güvence veriyoruz. Türkiye'nin istediði silah sipariþleri için çalýþacaðýz. Türkiye'yi PKK ve DEAÞ'a karþý destekliyoruz. Türkiye'nin Suriye'deki çatýþmalarýn sonlandýrýlmasý için gösterilen çabalardaki liderliði övgüyü hak ediyor.Diyalog ve dayanýþmamýzý devam ettireceðiz. Bu ziyaretimiz tarihi bir dönüm noktasý teþkil edecek. Türkiye ile iliþkilerimizi hiç kimse yenemeyecek.”
Elbette ilk iki maddenin karþýlýðýnda ‘bununla yetinin’ anlamýna gelmiyor bu. ABD için öyle ise de Türkiye böyle anlamýyor.
Ancak;
PKK ile mücadele Türkiye için ayný zamanda PYD/YPG ile mücadele.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn dönüþ yolunda söylediði þu sözler bunun iþareti: “Türkiye arazide mutlaka olacak. YPG ve PYD’den Türkiye’ye herhangi bir saldýrý olursa hiç kimseye sormadan angajman kurallarýný uygularýz. Neler yapabileceðimizi Cerablus'ta ve El Bab'da ortaya koyduk. O koridorda ülkemize yönelik bir tehdit olursa buna müsaade edemeyiz. Sözler yerine getirilmezse o anda baþýmýzýn çaresine bakarýz. ABD ilerleyen süreçte Suriye konusunda Türkiye'nin kapýsýný çalacaktýr.”
Türkiye PKK veya Suriye’deki uzantýlarýndan herhangi bir tehdit algýsý halinde operasyon yaparken, “ABD bunlarla iþbirliði yapýyor, uzak durayým” demeyecek.
ABD’den, “PYD bizimle DEAÞ’la savaþýrken sen PKK’ya neden vuruyorsun” tepkisi gelmeyecek. Gelse de, “PKK ile baðlarý yoksa neden tepki gösteriyorsunuz” karþýlýðýný verecek.
Ýkinci yönüyle; bölgedeki bir tehdide karþý ve/veya bir talep üzerine Fýrat Kalkaný benzeri baþka operasyonlar yapma hakkýný da saklý tutacak.
Özetle ABD bildiðini yapmaya devam edecek, Türkiye de…
Ýki taraf da ‘birbirine deðmeden’ bu süreci götürmeye çalýþacak.
ABD’nin önceliði DEAÞ’ý bitirmek, Türkiye’nin önceliði -DEAÞ’ý bitirme planýna dahil edilmiyorsa- PKK’yý bitirmek.
Ýkisi de ayný süreçte olabilir mi?
Mümkün.
Geçen hafta bir Amerikan yerli atasözünü hatýrlatmýþtým.
Belki görüþmeden sonra bir baþkasýný daha hatýrlatmak gerekiyor:
“Bir kere ‘al þunu’ demek, iki kere ‘vereceðim’ demekten iyidir.”
Amerikan yerlileri ‘beyaz adam’ý bizden daha eski ve daha iyi tanýyorlar.
Bu yüzden bugünlerde onlara kulak vermekte yarar var.
Erdoðan da hafta baþýndaki ziyaretle aslýnda bir baþka Kýzýlderili atasýnýn öðüdünü yaptý:
“Ýnsanýn gözleri öyle kelimelerle konuþur ki dil onlarý telaffuz edemez.”
Acaba Erdoðan, Trump ve ekibinin gözlerinden ne okudu?