ABD: Kılıçdaroğlu-İnce duruş farkı

ABD’nin İçişleri ve Adalet Bakanlarının şahsında Türkiye’ye yönelik yaptırım kararına karşı Meclis’ten HDP hariç ortak bir ses yükseldi. HDP Türkiye partisi olmadığını, ABD’ye karşı tavır koyamayacağını, efendilerine laf edemeyeceğini bir daha göstermiş oldu. Geçelim. 

ABD Hazine Bakanlığının yaptırım kararını, TBMM'deki 4 siyasi parti grubu; AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti ortak açıklama ile protesto etti. Açıklama, "ABD’nin  tehditlerine, halkımızın ortak dayanışması ve kararlılığı ile 'hayır' diyoruz" başlığıyla duyuruldu. 

ABD yaptırımının arkasından Türkiye’de PKK saldırılarının, FETÖ ihanetlerinin artacağı endişesi ile Meclis’teki bu onurlu dayanışmanın önemini vurgulamamız gerekiyor. 

Önce açıklamaya imza koyanların içinde CHP de olduğu için şu ifadeyi çok önemsediğimi belirteyim: 

"Bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'ye yönelik alçak darbe teşebbüsünün mimarı, baş suçlusu Fetullah Gülen uzun yıllardan bu yana ABD'de oturmaktadır ve iadesine ilişkin hukuk temelindeki her türlü girişim adeta bir duvara çarpmış gibi hiçbir sonuç doğurmamıştır.” 

Bu ifadeye onay veren CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nu tebrik etmemiz gerekiyor. Yanlış yaptığında, bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretlerinde, özellikle de 15 Temmuz için “kontrollü darbe” deyip durduğunda hep eleştirdiğimiz Kılıçdaroğlu’ndan, ana muhalefet lideri olarak beklenen işte bu duruştur. 

Hatadan dönmek bir erdemdir. Dileriz CHP lideri, yerli ve milli zemindeki bu duruşunu, daha önce maalesef olumsuz örneklerini gördüğümüz kamuoyu baskısı nedeniyle yapmıyordur. 

Şahsen ben iyi niyetli olmaya, hüsnü zan ile bakmaya gayret ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Muharrem İnce’nin, 24 Haziran öncesi yaptığı ABD gafına karşı çıkışını da hatırlayalım. 

İnce, “Beni Amerikalılar aradı, Gülen’in iadesi usulüne uygun istenmedi” dedi. Hem Amerikalılar ile iş tuttuğunu ve seçimlere ABD’nin karıştığını itiraf etti, hem de yalan söyledi. 

Yalanını Kılıçdaroğlu yüzüne vurdu. 11 Haziran’da Kanal D'de Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: 

“Bana 3 sayfalık bir rapor geldi. Aynı rapor Sayın Muharrem İnce'ye de verildi. Bu dosyalara göre Amerika'nın Gülen'i bize iade etmesi lazım...” 

Kılıçdaroğlu artık gerçek bir ana muhalefet partisi sorumluluğu ile hareket etmelidir. 

Evet, Meclis’teki ortak duruş, ABD merkezli muhtemel kanlı provokasyonlara karşı çok değerlidir. 

Sayın Kılıçdaroğlu samimiyetle, meselenin Erdoğan meselesi olmadığını, Batı/Haçlı saldırısının Türkiye’ye yönelik olduğunu görmelidir. 

Bakınız Sayın Cumhurbaşkanı büyük bir cesaretle ortaya koyuyor; “Amerika'da özellikle evangelist, siyonist anlayışın bu tür tehditkâr dil kullanmasını bizim kabul etmemiz mümkün değil” diyor. 

Sayın Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz ihanetindeki ABD parmağını da artık işaret etmelidir. 

Rahip Brunson’ın 23 Temmuz 2015 günü, 20 Temmuz 2015’te 33 kişinin öldüğü patlamanın yaşandığı Suruç’ta neden bulunduğunu Amerika’ya sormalıdır. 

Kobani’deki şiddet olaylarının ve Diyarbakır Sur ilçesindeki hendek operasyonlarının olduğu zaman diliminde de yine Sur’da ne aradığını sormalıdır. 

Bugüne kadar kendisinden hiç duymadığımız; “ABD, Suriye’de PKK/PYD’ye 5 bin tır, 2 bin kargo uçağı ile neden silah ve mühimmat verdi?” sorusunu sormalıdır… 

Yine, “15 Temmuz’da ABD büyükelçiliği ve konsoloslukları neden FETÖ’cü ‘imamlar’la irtibattaydı? Amerika bu konuda niçin susuyor?” sorusunu sormalıdır. 

Türkiye’nin demokratikleşmeye, uzlaşmaya, diyaloga ihtiyacı var. Meclis’teki ortak açıklamanın ruhu kalıcı olmalıdır…