ABD ne istiyor?

ABD’nin Suriye politikasýnýn bugüne kadar gelen kýsmýný deðerlendirmek son derece sýkýntýlý. Zira, ilk önce akla gelen soru bir politikasýnýn olup olmadýðý yönünde oluyor. Bildiðimiz bazý uygulamalarý var ancak bunlar yine bildiðimiz baþka uygulamalarla tutarsýzlýklar ortaya çýkarýyor.

Açýklanan en belirgin gerçeklik ABD’nin DAEÞ’le mücadele ettiði ile bu mücadele için bir dizi devlet ve grupla ittifak yaptýðý. Ayrýca ABD, kendi askerlerinin karada bir savaþ sürecine girmelerine de katiyen yaklaþmýyor; kendisi ve/veya koalisyon adýna baþkalarýnýn savaþmasýný tercih ediyor. 

Buraya kadar ABD açýsýndan tutarlý görünen politika, ayrýntýlara inildiðinde çeliþkiler barýndýrýyor. Örneðin ABD alanda Amerikan askerinin görünmesini istemiyor, ancak Türkiye sýnýrýndaki binalara bayrak asýlýnca, burada Amerikan askerlerinin olduðunu öðreniyoruz. Demek ki karada ABD askeri az da olsa var. Denebilir ki, bu kadarcýk bir varlýk, politikanýn genelini bozmaz. O zaman diðer konulara bakýlabilir; ki bu diðer konular içinde muhtemelen en karmaþýk olaný ABD’nin müttefikleri konusu.

ABD destek halinde

ABD, Suriye’de bir dizi grubu destekliyor, ancak sadece bir tanesini müttefik olarak tanýmlýyor. PYD, ABD müttefiki olarak kendisine verilen DAEÞ’le mücadele görevini yerine getirirken bir yandan da ABD ile gelecek senaryolarýný konuþan bir oyuncuya dönüþüyor. Ancak ayný ABD, “terör” örgütü olarak tanýmladýðý ve El-Kaide’nin Suriye kolu olarak ifade bulan El-Nusra ya da yeni adýyla Þam’ýn Fetih Cephesi’ne (ÞFC) silah yardýmýnda buluyor. 

PYD ile ÞFC, teorik olarak DAEÞ’in karþýsýnda yer alýyorlar; ama ayný zamanda birbirleriyle de hiç uyumlu deðiller. Öte yandan bir de ÖSO var ve bu ordunun oluþturulma sürecinde ABD’nin rolü gayet açýk. Yakýnda ABD’nin Esad ordusuna da silah sattýðýný duyarsak þaþýrmamak gerekecek. Ancak hem PYD hem de ÞFC, ÖSO’yla iþbirliðine yanaþmýyor. Öte yandan Esad güçleri de DAEÞ’le mücadele ediyor, bu çerçevede en fazla PYD’ye güveniyor ama ABD ile iþbirliðine de açýkça yanaþmýyor, yanaþamýyor.

ABD’de seçimlerin yaklaþýyor olmasýndan mýdýr, yoksa Obama yönetiminin öngörüsüzlüðünden midir bilinmez, sonuç itibarýyla ABD’nin Suriye içindeki gruplarla olan iliþkisi, esasen müttefiki olan devletleri kararsýzlýða itiyor. 

ABD, ‘baþkasýnýn’ oyun kurmamasýna çalýþýyor

ABD’nin politikasý müttefik ülkeleri þaþkýna çevirmekle sýnýrlý deðilse, önceliðinin onlarý yönlendirme olduðu akla gelebilir. Ancak ABD’nin müttefiklerinin ne yapmasýný istediðini anlamak da zor. Zira Suriye krizinin baþýndan beri, ABD daha çok müttefiklerinin ne yapmalarýný deðil, ne yapmamalarýný istediðini söyleyip durdu. Önce Türkiye’nin bu krize taraf olmamasýný istedi, sonra taraf olsun ama sadece krizin DAEÞ’li kýsmýyla ilgilensin dedi. Bu arada, NATO’nun konuya doðrudan dahil olmasýna tamamen karþý çýktý; ancak ayný oranda Suriye konusunun NATO üyelerince kendisine yýkýlmasýndan yakýndý. 

Anlaþýlan ABD’nin endiþesi ne Türkiye ne de yerel güçlerle ilgili. ABD, esasen Almanya ve Birleþik Krallýk gibi müttefiklerinin Suriye meselesine kendi baþlarýna girmelerine engel olup onlarý yanýnda ama geride tutmayý, dolayýsýyla Rusya ile pazarlýk yapan tek oyuncu olmayý ummuþ. Ama bu arada Rusya’yý da herkesle pazarlýk yapabilen bir konuma taþýmýþ.

Eðer durum bu ise ABD’nin pek baþarýlý olamayacaðý söylenmeli. Zira Birleþik Krallýk’ýn Türkiye ilgisinde ciddi bir artýþ var. Belki de ABD baþkalarýnýn stratejilerine yön vereyim derken Britanya stratejisinin bir parçasý olmaya aday hale gelmiþtir. Bizim de rehberimiz karga olmasýn da...