Rasyonele yani makul olana...
Ortadoðu'nun makulüne...
Obama döneminde Amerikan politikalarý Ortadoðu'da - Ýslam coðrafyasýnda savrulmalar yaþarken, hep yazdým, “ABD ile her þey yeniden masaya yatýrýlmalý” diye. Türkiye'nin “Bu nasýl müttefiklik, bu nasýl stratejik ortaklýk, bu nasýl dostluk?” sorgulamalarý hep karþýlýksýz kaldý. “Ne yapacaksýnýz, diye sordum buradan ABD'ye, Tayyip Erdoðan'ý sevmiyorsunuz anladýk, eski ABD büyükelçilerinden James Jeffrey'nin dediði gibi 'O Batýlý politikacýlara yaltaklýk yapmýyor, o yüzden de sevilmiyor' anladýk, ama ne yapacaksýnýz? Halk onu destekliyor, yani sandýkta düþmesini beklemek beyhude, 15 Temmuz darbe giriþiminden umutlandýnýz, olmadý, ne yapacaksýnýz?”
Bu, ABD açýsýndan “Türkiye çýkmazý” idi. O noktaya çakýlý kalýndýðý için de, neredeyse “Türkiye'yi, yani Ýslam dünyasýndaki en kadim müttefikini kaybetmek” gibi bir dramatik sonuca gelindi. Buna raðmen Türkiye, pek çok alandaki ayak sürümeleri sabýrla bekledi, yanlýþ tavýrlarý göðüslemeye çalýþtý.
Obama öyle gitti. Geliþi yaldýzlýydý, Amerika'da bir baþka dönem ümidi yüklenmiþti, ama gidiþi hüsranla anýlacak nitelikte oldu.
Öyle ki Türkiye açýsýndan, Trump gibi Ýslam ve Müslümanlar konusunda çok sorunlu bir bagaj taþýyan isim “Acaba bir akýl uyanýþý olur mu?” gibi ümitle anýlmaya baþlandý. Erdoðan - Trump görüþmesi yeni bir baþlangýç olabilir, gerisi de gelir diye düþünüldü.
Ýlk görüþme önceki gün telefonla gerçekleþti. Ardýndan dün CIA baþkaný Mike Pompeo geldi. Trump'ýn “CIA Baþkanýný gönderiyorum, onunla her þeyi konuþun” dediði nakledildi. Bir baþka beklenti Erdoðan'la Trump'ýn yüz yüze görüþmesi.
Þu ana kadar sanki iliþkilerdeki problemin giderileceðine dair bir görüntü var. Problemli sýcak baþlýklar belli:
- FETÖ ile mücadelenin Amerika boyutunda uzlaþma.
- DEAÞ'la mücadelede ortak strateji.
- Suriye'nin yeni yapýlanmasýnda iþbirliði ve baðlantýlý olarak PKK/YPG'ye karþý tavýrda Türkiye'nin hassasiyetlerinin gözetilmesi.
Baðlantýlý birçok baþlýk daha var hiç þüphesiz.
ABD'nin Ýslam coðrafyasýnýn bütün alanlarýndaki politikalarý, bir þekilde Türkiye'yi ilgilendirir. O yüzden, Kudüs'ün Ýsrail baþkenti yapýlmasýna yönelik bir Trump desteði, Türkiye – Amerika iliþkilerini zehirler. Mavi Marmara'dan sonra neredeyse kopan Türkiye - Ýsrail iliþkileri bir ölçüde tamir yolunda. Ancak orada çok daha derin bir sorun var, çünkü Filistin yarasý içten içe kanamaya devam ediyor. O yara Amerika'nýn tavrýna etki etmesi oranýnda Türkiye'yi de hareketlendirecektir.
Dahasý da var, dahasý da var.
Suriye Suriye'den ibaret deðil, Irak Irak'tan ibaret deðil, Türkiye - Amerika iliþkileri NATO çerçevesinde küresel bir boyuta da sahip. Nasýl Amerika'ya canýmýz sýkýldýðýnda Þanghay örgütü ile iletiþimi gündeme getirmiþsek, Türkiye'nin çok boyutlu dýþ politikasý da bütün iliþkileri ABD ile iliþkilerle alakalý hale getirecektir.
Amerika, Suriye'de Rusya ve Ýran ile inisiyatif kullanýlmasý sonucunda farklý bir tavýr geliþtirme gereði duydu. Ýþin bu boyutu kazanmasý bile Türkiye'nin bu coðrafyadaki her tavrýnýn küresel anlam taþýdýðý gerçeðini ortaya koyuyordu ama Obama Amerika'sý bunu kavrayamadý. Ýlk seçildiðinde Türkiye'de, Mýsýr'da alýmlý konuþmalar yapan Obama, bugün o tür konuþmalar yapamayacak hale gelmesinin sebeplerini tahlil edemedi.
Ýþin hiç kuþkusuz rasyonalitesi var. Kimse kimsenin kara kaþýna kara gözüne bakarak dýþ politika oluþturmuyor, Amerika'nýn reel - politikasý Türkiye'yi önemsemesini gerektirir. Bunu Obama yönetimi okuyamadý, þimdi Trump sýnavda? Türkiye de kategorik bir red halinde deðil, olmamasý da lazým.
Ortadoðu'yu doðru okumak için Trump'ýn öncelikle Türkiye'yi dinlemesi, stratejik aklýn gereðidir. Müttefiklik, stratejik ortaklýk da zaten öyle bir aklýn üzerine oturmuþtur. Problem, Obama kadrolarýnýn o rasyonel çizgiyi kaybetmiþ olmasýndan kaynaklanmýþtýr. Ne diyelim, hadi düzelsin iliþkiler...