ABD seçimlerinden sonra ezberler ve gerçekler

Yine bilindik yorumlar...

ABD'ye aşırı güç vehmeden cümleler.

Bir türlü buradan bakamadık.

Genellemiyorum elbette.

Ama genel kanaat "tek kutuplu dünyanın ezberi" üzerine şekillenmiş.

Oysa eski çamlar çoktan bardak oldu.

Hala açık ara büyük olsa da ABD'nin geçen yüzyıldaki tekelci konumu yavaş yavaş sona eriyor.

Söz gelimi, Trump'ın bel bağladığı yüksek teknoloji alanında Çin, ABD'yi ciddi anlamda zorluyor.

Yani... Hızla düşen bir gücün hikayesini eski ezberle analiz edemeyiz diyorum yani.

Kimileri şaşırsa da seçimi Donald Trump kazandı.

Üstelik müesses nizamın karşısına çıkardığı engelleri aşa aşa kazandı.

Ama başka yorumlar da var bu konuda...

Trump'ın popülizminin(!) itibar görmesi bir kriz göstergesi.

Geçen yazıda özellikle Amerikalı analistlerden alıntılar yaparak imparatorluğun geri çekildiğini, Trump'ın ifadesiyle "çöken bir ulusun" hikayesini yaşadığımız gerçeğiyle yüz yüze kaldığımızı yazmıştım.

İşte gerçekler...

35 trilyon dolarlık bir borç var ortada. The Wall Strett Journal, bundan birkaç ay önce "devamlı büyüyen ABD'nin borcu bu yıl kabaca Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya eşitlenecek" diye yazmıştı.

Yapılan analizde şu ifadeler dikkat çekiciydi... "Amerika keşfedilmemiş bir federal borç denizine doğru yol alıyor."

Seçim biçmiş, eski bir analizi niye buraya yazıyorsun demeyin.

Biz, Trump'ın uluslararası alanda, söz gelimi Ukrayna ve İsrail konusunda nasıl bir yol izleyeceğini konuşaduralım, ABD, savunma bütçesini aşan faiz ödemeleri ile yüz yüze kalacak.

Bunun anlamı "decline" yani çöküş.

Bunu ben söylemiyorum...

Tarihçi Nial Ferguson söylüyor!

Büyük güçlerin nasıl battığını anlattığı tezinde bu konuda şöyle diyor Ferguson:

"Borç servisi yani ulusal borç üzerindeki faiz ödemeleri savunmaya harcanandan daha fazla olan herhangi bir büyük güç uzun süre büyük kalamaz. Habsburg İspanyası, eski rejim Fransa'sı, Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu için geçerli olan bu yasa ABD için bu yıl test edilmeye başlanacak."

Amerika'nın bu yıl ödeyeceği faiz miktarı, sıkı durun, tam 892 milyar dolar.

Bütçe her yıl açık veriyor. Kongre Ofisi'nin yaptığı tahmine göre bu yıl bütçe 1.9 trilyon dolar ekside olacak.

Daha dün, Amerikan müesses nizamına mutlak güç atfedenlerin, Trump'a karşı Harrise şans tanımalarını hatırlayınca, yukarıda gerçekleri bir kere daha yazmanın faydalı olacağını düşündüm.

Amerika'da sistemi bir kriz var.

"Borç ekonomisi" çerçevesinde yapılan tanımlamaları sorgulamayanların bu krizi görmelerini beklemiyoruz elbette. Ama yine de ABD'nin biraz önce verdiğim rakamlarla boğuşmasına rağmen, hala mutlak güç atfedenlere şaşırmadan edemiyor insan.

Başka bir senaryo ise ABD'nin Çin'e uygulayacağı politikalar. Diyorlar ya, asıl hedef Çin.

Peki gerçekler ne diyor?

Çin'e karşı uygulayacağı agresif ekonomik ve askeri politikaların ABD'nin alacağı yarayı bu saatten sonra herkesin hesap etmesinde fayda var. Çin tahvil silahını kullanırsa ne olur?

Yine seçim kampanyasında Trump sık sık Çin'e karşı gümrük vergilerini yükselterek iç sanayiyi canlandıracağını söyledi. Oysa, bu tek taraflı bir silah değil. Çin'in yapacağı misilleme nedense pek gündeme gelmiyor.

Hülasa...

Daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi tarihin yüz yıllık döngüsü içinde, yeni bir dünyaya uyanırken, ABD'nin krizinin semptomlarından biri olan Trump siyasetini yerleşik anlayışa göre değerlendirmesek iyi olur.

Yani ezberler değil gerçekler yoldaşımız olsun.