ABD üslerinin de, NATO’nun da caný cehenneme!

Önce Türkiye-ABD iliþkilerine dair tarihi bir anekdot aktarayým. Aktarayým ki Trump efendinin bize niye öfkeli olduðu anlaþýlsýn. 

Aktaracaðým anekdot, yaþanmýþ bir olayla alakalý. ABD’nin Türkiye’yi gerçekte nasýl gördüðüyle alakalý ibretamiz bir olay. 

ABD’nin dediði yapýlmayýnca içimizde hangi odaklarý harekete geçirerek siyaset kurumuna nasýl bedel ödettirdiðini gösteren bu olayýn canlý þahidi rahmetli Ýhsan Sabri Çaðlayangil’dir. 

Bir dönemin en gözde Dýþiþleri Bakaný Çaðlayangil’in “Anýlarým” adlý kitabýnda yer verdiði anekdot, günümüzdeki olaylarý anlamamýz açýsýndan hayli açýklayýcýdýr. 

Kulak verelim... 

“Ben Dýþiþleri Bakaný’ydým. Amerikan Büyükelçisi bana geldi.

‘Sayýn Demirel’e lütfen söyleyiniz. Sizde nerede ne kadar haþhaþ ekiliyorsa, biz onun parasýný peþin verelim, ekimi durdursunlar’ dedi.

‘Peki söylerim’ dedim.

Sayýn Demirel’e söyledim. Aldýðým cevap þöyleydi: ‘Bizim 20 ilimiz ve çevresinde haþhaþ ekiliyor. Bizde ismini afyondan alan il var. Bunu yapamayýz. Ama ekim alanlarýný giderek daraltabiliriz.’

Gittim Amerikan elçisine söyledim. Bana ‘Beni bir kere de bu konuda baþbakanýnýzla görüþtürebilir misiniz?’ dedi.

‘Peki söylerim’ dedim.

Gittim Sayýn Demirel’e tekrar söyledim. Demirel kabul etti. Görüþüldü. Ayný cevabý verdi Sayýn Demirel.

Bu görüþmeden sonra Amerikan Büyükelçisi ‘Çok yazýk, bundan çok fena neticeler doðacak’ dedi.

Çok fena neticeler belli oldu. Üç ay sonra bizim hükümetimiz düþürüldü.”

Nasýl mý? 

12 Mart muhtýrasýyla... Post-modern darbe denilen 28 Þubat’ýn ilk örneði... 

Erbakan-Çiller hükümetini kim düþürdü dersiniz? 

Erdoðan’ýn Baþbakan olduðu AK Parti hükümetine 27 Nisan’da verilen muhtýranýn arkasýnda kim vardý acaba? 

15 Temmuz darbe giriþiminin asýl patronu kim? 

Çaðlayangil’in bu anekdotu her þeyi açýklýyor... Darbeler tarihimizi de, ülkemizin gerçekte belli bir dönemden sonra Amerika’nýn nasýl bir eyaletine dönüþtürüldüðü gerçeðini de. Bu ülkenin Dýþiþleri Bakaný ABD-Türkiye iliþkilerinde basit bir aracýlýk rolü üstleniyor. Baþbakan teklifi tümden reddetmiyor, sadece süre istiyor, anlayýþ bekliyor. Amerikan Büyükelçisi burnundan soluyor. Dýþarý çýkar çýkmaz aleni tehditler savuruyor. 

12 Mart muhtýrasýndan sonra Amerika’nýn dediði oluyorsa fazla söze gerek var mý? 

Þimdi anladýnýz mý Trump efendinin niye fena halde Türkiye’ye öfkeli olduðunu? 

Karþýsýnda eðilip bükülen bir Türkiye yok! 

Rahip Brunson’u býraktýramayan bir Amerikan algýsýnýn oluþmasýndan rahatsýzlýk duyup ekonomik savaþ baþlatmasýn da ne yapsýn? 

15 Temmuz’un arkasýnda ABD’nin olmadýðýna, ABD’nin kendine boyun eðmeyen Erdoðan liderliðine diz çöktürmek için dolarý bir silah olarak kullanmadýðýna inanan varsa ya onlar sahiden olup bitenlerin bilgisine ve bilincine sahip olmayan saflardýr ya da dibine kadar Amerikan mandacýlarýdýrlar. 

Valla içimizdeki teslimiyetçi mankurtlara ve Amerikan mandacýlarýna karþý bizim de öfkemiz giderek kabarýyor! 

***  

Rahibi evinde ziyaret ettikten sonra sömürge valisi edasýyla ültimatom verir gibi konuþan küstah Amerikan maslahatgüzarýnýn þahsýnda ABD’ye öfkemiz arttýkça artýyor. NATO çatýsý altýnda beraber olduðumuz bir ülkeden saygý bekliyoruz; küstahça tehditler deðil! 

Gerek maslahatgüzarýn açýklamasý, gerekse akabinde Beyaz Saray’dan yapýlan öfkeli açýklama ABD’nin kaba tehditlerle Türkiye’ye diz çöktürmekten vazgeçmeyeceðini gösteriyor. O yüzden diyorum ki iliþki biçimimizi temelden gözden geçirmenin vakti geldi de geçiyor. 

Bu ne kabul edilebilir, ne de sürdürülebilir bir durumdur. 

Çok açýk söylüyorum: Bu böyle devam ederse NATO çatýsý altýnda bir arada olmamýza gerek yok. Amerikan üsleri de kendilerine baþka bir yer bulsun. Amerika’ya da NATO’ya da mecbur ve mahkum deðiliz. Bize düþmanlýk edenlerin caný cehenneme!