Türk ekonomisinde bugüne kadar uzanan “tarihi deðiþimin” baþlangýç metni olarak kabul edilen ve dönemin baþbakanlýk müsteþarý Özal’ýn açýkladýðý 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarýnýn ‘gerçek yazarý’: Dönemin Alman Maliye Bakaný Hans Matthöfer’dir.
Matthöfer’e bu görev 1979’da Guadoloupe’da bir araya gelen 4 batýlý lider, Jimmy Carter (ABD), Helmut Schmidt (Almanya), James Callaghan (Ýngiltere) ve Valery Giscard d’Estaing (Fransa) tarafýndan verildi.
Bu dört lider, bu bölgeyle ilgili iki önemli karar aldý: 1- Humeyni’yi Ýran’a yollayýp muhtemel bir iç savaþýn ve Sovyet müdahalesinin önünü kesmek, 2- Türkiye’deki karma ekonomik sistemi liberalleþtirip, bir darbeyle kendi hedefleri doðrultusunda þekil vermek.
Bütün bunlarý bana 1988’de Matthöfer ile Türkiye için görevlendirilen CIA eski Ankara istasyon þefi, dönemin ABD Güvenlik Baþdanýþmaný Brezezinski’nin sað kolu Paul Henze anlattý.
12 Eylül darbesi, bir ABD-Alman ortak yapýmýdýr. Tekrarýný 15 Temmuz’da yaþadýk.
Ocak 1980’de IMF Temsilcisi adeta Ankara’ya yerleþmiþ, Özal üzerinden ekonomiyi düzenleme görevini yürütüyordu, dönemin Baþbakaný Demirel’e Özal ile gittiler, IMF Temsilcisi, “Baþbakan’la beni yalnýz býrakýn” dedi, baþ baþa görüþme üç dakika sürdü ve ertesi gün Özal, Matthöfer’in ekonomi programýný açýkladý!
12 Eylül darbesinin perde arkasýndaki Almanya ve özellikle Alman solunun etkisini araþtýran Osman Çutsay’aMatthöfer (1925-2009) þöyle diyor: Biz Özal’ý çok sevdik. Adam hiç Türk gibi deðildi. Çok iyi Ýngilizce konuþuyor.
(Almanya destekli sola karþý milli çizgiyi savunan Ecevit’in ‘þeytani hesaplar içindeydi’ dediði ve Türkiye’ye dönemin Aydýn Doðan medyasýnýn tezahüratý arasýnda sýradan bir ‘Güney Kore modeli’ getirmiþ olan Derviþ’in de 2001’deki mesai arkadaþý dönemin Alman Maliye Bakaný Eichel’di, anladýnýz siz beni.)
Tarihi gerçeði not edelim: Almanya, 2. Dünya Savaþý sonrasý iþgal gücü ABD’nin talimatý doðrultusunda, Türkiye ve Yunanistan’ý ‘baðýmlý bölge’ yapmakla görevlendirilmiþtir.
Amerikan-Alman emperyalizminin ana stratejisi, Türkiye ekonomisini Almanya’ya baðýmlý kýlmak, siyasetini de Atlantik Ýttifaký’nýn ana hedefleri doðrultusunda Berlin’den belirlemektir.
Yani… ABD Suriye’de PKK ile müttefik olduðu sürece terör örgütü Almanya’da olacaktýr. Alman parlamentosu Cem Özdemir, Sevim Daðdelen gibi ‘devþirmelerle’ dolacaktýr. Zekeriya Öz baþta FETÖ’cü ne kadar hain varsa, Alman istihbaratýnýn korumasý altýnda kalacak vatan hainleri Cumhurbaþkanlýðý sarayýnda aðýrlanacaktýr.
Kýlýçdaroðlu Almanya’ya gider, sonrasýnda bir takým þeyler olur mu, olur. Aralýk 2013’te ABD’ye gitmiþti, oldu, sözcülüðünü o yaptý.
Bu devlet, Türkiye’nin anayasa deðiþikliði referandum sürecinde devlet televizyonu üzerinden “hayýr” kampanyasý yürüten, AK Parti ve MHP’li siyasetçilere Avrupa’da siyaset imkaný tanýmayan bir devlettir.
Yalnýz PKK mý, hayýr, “Ali’siz Alevilik”, FETÖ, yarýn Cumhur Ýttifaký’ný topuðundan vurabilecek Ýslami veya milliyetçi yeni bir hareket.
Hepsi Almanya’dan beklenir, çünkü küresel emperyalizm tarafýndan görevlendirilmiþ, kendisi de ‘baðýmlý’ bir devletten söz ediyoruz. Son numaralarýný gördük, Sorosçu- Correctiv yayýn kuruluþu Türkiye’yi “iþkenceci rejim” ilan etti. Siyonist sermaye FETÖ’cü hainleri manþetlere taþýyor.
Emperyalist saldýrý planlý ve güçlenerek devam ediyor. Hepimiz þahidiz, Çavuþoðlu baþta herkes üzerine düþeni yaptý, iþleri hal yoluna koymaya çalýþtý, zafiyet sandýlar.
En iyisi hesabý Erdoðan’ýn dediði gibi “Fýrat’ýn doðusunda” görmektir. Emperyalist bu dilden anlar. Allah evlatlarýmýzýn yar ve yardýmcýsý olsun.