ABD siyasetinde yeni bir durum var: Ülkedeki azýnlýklarýn oy gücü ortaya çýktý. Yani Beyaz çoðunluk yanýnda kara derililer ve kahve derililerin sandýða gidip Obama’dan yana tercih kullanmasý seçim sonucunu belirledi. ABD’de ýrkçýlýk yasak, ancak deri rengi, siyasi ve sosyal analizlerde bir referans olarak kullanýlýyor. Yani deri rengi, sosyolojik anlamda belirleyici. Seçimde -beyaz- oylar iki parti arasýnda daðýldý, ancak yeterli deðildi. Kara ve kahve derililerin oylarý mutlak gerekti.
Bu seçim, kahve derililerin yani Güney Amerikalý Latin, Ýspanyol asýllýlarýn, Hispaniklerin kendilerinden en çok söz ettirdiði seçim oldu. Kahve derililer, ABD nüfusunun yüzde 17’si... Hala fazla dikkat çekmiyorlar, ancak sessiz ve güçlüler. Bu yýl seçimde kullanýlan oylarýn yüzde10’unu kahve derililer kullandý. Yüzde 70 oranda Obama’yý destekleyip, fark yarattýlar.
Siyahlar, ABD nüfusunun yüzde 12’si... Seçimde kullanýlan oyun yüzde 13’ünü siyahlar kullandý. Yüzde 90 oranda Obama’yý desteklediler.
Beyazlar, nüfusun yüzde 63’ü. Yüzde 60 oranda Romney’i, yüzde 40 oranda Obama’yý desteklediler.
Bu arada seçmen gruplarý yalnýzca deri rengine baðlanmýyor. Kadýnlar, erkekler, gençler, evliler, bekarlar vs diye alt gruplar yaratan siyasi stratejistler, bu kesimlere ayrý ayrý mesaj planlayarak oy almaya çalýþýyorlar.
2012 seçiminin dersleri þöyle:
Siyasi partiler, adaylar artýk siyah ve kahve derili seçmeni düþünmek zorunda
Demokrat Parti için fazla sorun yok, zaten bu kesimlere dayanýyor. Baþkan bizzat siyah.
Cumhuriyetçi Parti’nin, beyaz-kentli-elitist tavrýný deðiþtirmesi gerekiyor. Deðiþmezse, bir daha asla seçim kazanamayabilir
Cumhuriyetçilerin aday belirlerken, Beyaz Baþkan ve Baþkan Yardýmcýsý geleneðine son vermeleri gerekiyor. Renkli derili bir Baþkan Yardýmcýsý’ndan baþlamalarý þart. Ancak parti, 2008’den beri -Siyah baþkana nefret duyan beyazlarýn partisi- oldu.
Cumhuriyetçi Parti’nin renkli derililere karþý siyaseti dikkat çekici. Parti hýzla azýnlýk partisi olma yolunda. ABD’de nüfus artýþýný siyahlar ve daha çok kahve derililer saðlýyor. Onlar da Demokrat Parti seçmeni. Bundan sonraki 10-20 yýlda ABD’deki nüfus artýþýnýn yüzde 60’ýnýn, kahve derili nüfustan kaynaklanmasý bekleniyor. Yüksek nüfus artýþýna sahip olan kesimin siyasi ve sosyal etkisi çoðalacak.
Bu gidiþle Cumhuriyetçiler renkli derililere inandýrýcý biçimde açýlmazsa, seçim kazanamayacaklar. Partinin renkli derililere karþý bir siyasi hareket haline dönüþmesi de temel çeliþkisi ve trajedisi. Parti, renkli derililere iyi gözle bakmýyor ve renkli derililerin tepki oyuyla seçim kaybediyor. Buna karþýlýk nüfus trendini yakalayan, nüfus artýþýný saðlayan, seçimi kazanýyor.
Boðaz tokluðuna olunca, yaþlý figüranlar geliyor
Nüfus deyince... Ben Affleck’in Argo adlý filmi... Ýran’da 1979’da ABD elçiliðinin iþgalini yarý-belgesel gibi anlatýyor. Eðlenceli bir film. Malum, kýsmen Türkiye’de çekildi. Oyuncu Affleck de yönetmenlik yaptý... ABD elçiliðinin iþgalinde gençler, üniversite öðrencileri öncülük yapmýþtý. Affleck bu sahneleri çekmek için Ýstanbul’da çok sayýda figüran istemiþ. Ancak galiba ücret düþük olduðundan ve çoðu zaman -yemek fiþi- verildiðinden, figüranlýða gençler deðil, yaþlýlar talip olmuþ...
-Tahran sokaklarýnda gösteri yapan ve eyleme geçen öðrenciler- sahneleri -Ýstanbul emeklileri ve dedelerin katkýsýyla- çekilmiþ. Affleck, dede figüranlarý göstermemek için yakýn plan çekim yapamamýþ, genel, uzak görüntülerle çalýþmýþ. Halbuki gençleri istiyormuþ.
Ýstanbul’un genç nüfus konusunda bir sýkýntýsý yok. Ancak demek ki filmin ücret politikasý yanlýþ kurulmuþ. Öte yanda Türkiye’de figüranlýk için bile daha ‘tok’ ve daha seçici bir istihdam piyasasý olduðu anlaþýlýyor. Yani emek tarafý hiç de -Ne iþ olursa yaparým- havasýnda deðil. Rayiç üzerinden gerçekçi ücret talep ediliyor. Ýþveren Hollywood olunca, iþçi de Hollywood’un þanýna yaraþan ücret istiyor.