‘ABD-Ýran barýþý’ kýyamet alameti mi?

Kemal Karpat’ýn anýt eserlerinden “Ýslam’ýn Siyasallaþmasý” kitabýnda okudum: Ýran Þahý 1878’den sonra Doðu Anadolu’ya kadar ulaþmýþ olan Rus yayýlmasýndan duyduðu endiþeyle Osmanlý sultanýna “bir Müslüman devletler birliði” oluþturmayý önerir ve Ýstanbul’dan müspet cevap alýr. Ama bir süre sonra, Karpat’ýn ifadesiyle “milli çýkar dini dayanýþmaya aðýr bastý”ðý için iþbirliði sürdürülemez.

Bu çok ilginç anekdot da gösteriyor ki Ýran, en baþta coðrafi konumu yüzünden bir baþka büyük devletle iþbirliði yapmaksýzýn güvende olamaz. Haddizatýnda hiçbir ülke bütün dünyayla ve bu arada özellikle de bugünkü yegâne küresel güçle mütemadiyen kavga ederek varlýðýný sürdüremez. Bu yüzden Ýran’ýn Amerika’yla iliþkilerini yumuþatmaya yönelik sinyalleri kimseyi þaþýrtmadý.

Washington’un ýsrarla ve tavizsiz þekilde uyguladýðý tecrit ve ekonomik ambargo Ýran’ý yalnýzlaþtýrmýþ, zor duruma düþürmüþtü. Ama bu politikanýn her þeye raðmen Tahran’daki rejimi deðiþtirmeye veya tümden boyun eðdirmeye yetecek kadar etkili olduðu da söylenemez. Hatta tam aksine ABD’nin Afganistan ve Irak iþgalleri gibi bazý politikalarýnýn Ýran’ýn bölgesel etkinliðini güçlendirdiði de ortada.

Amerikalýlar Ýran’a yönelik askeri bir harekâta giriþmeksizin Tahran’daki düþman rejimi ortadan kaldýramayacaklarýný biliyorlar. Bush döneminin çýlgýn “neo-con”larýnýn bile göze alamadýðý bu seçenek artýk seçenek bile deðil. Ýran ise bunca baskýya karþý direnebildi ve rejimini ayakta tutmayý baþardý ama bunun için ciddi bedeller ödemek zorunda kaldý ve artýk bu bedelleri ödememenin ve biraz daha rahatlamanýn çarelerini arýyor. Dolayýsýyla hem Amerika’nýn hem de Ýran’ýn þimdilerde bir “detant” arayýþýnda olmalarý gayet doðal.

Buna bakarak Ýran’ýn yeni cumhurbaþkaný Ruhani liderliðinde ABD ile müzakere sürecini baþlatmasýnýn mümkün olduðunu, Ýran ile ABD arasýndaki derin husumetin tarihe karýþmasýnýn an meselesi olduðunu ileri sürenlerimiz var. Hatta Ýran’ýn komþularýyla iliþkilerini düzeltip bölgede aktif bir rol üstlenerek “Türkiye’nin yerini almasý” ihtimalinin gündemde olduðunu söyleyenler de çýktý.

Bana sorarsanýz Ýran ile ABD arasýndaki iliþkiler “üçüncü taraf”larýn Washington’la iliþkilerinin dolayýmýnda þekillenmek durumunda. Bu üçüncü taraflardan en önce akla geleni Ýsrail. Özellikle Lübnan Hizbullahý ve Suriye üzerinden Ýran’ý baþlýca tehdit unsuru olarak gören Telaviv yönetimi ve onun Amerika’daki hamileri olan lobiler Washington’da Mollalar iktidarýna yönelik olumsuz havayý besleyen kaynaklarýn baþýnda geliyor.

Türkiye ile Ýran arasýnda Balkanlar veya Transkafkasya gibi yakýn bölgelerde tatlý sert bir rekabet olmasýna; hatta son iki yýldýr Suriye’de devam eden iç savaþýn karþý saflarýnda yer almalarýna raðmen ciddi bir gerilim yok. Ankara en kötü þartlarda bile Tahran’la arasýný açmaktan özenle kaçýndý ve kaçýnýyor. Haddizatýnda Türkiye’nin Doðu komþusuyla “sýfýr sorun” hedefi bugün ortaya çýkmýþ bir politika deðil; Türk dýþ politikasýnýn asýrlardýr sürdürdüðü bir hassasiyetin ifadesi.

Ama komþusuyla iyi geçinmek istiyor diye Türkiye’nin de Ýran’a “rol” kaptýracaðýný düþünmek saflýk olur. Zaten gelecekte Ýran’ýn bölgede daha önce Türkiye’nin oynadýðý rolün benzeri bir rol oynamasýný beklemek mantýklý deðil. Çünkü devletlerin bugün oynayacaklarý rol tarihî rollerinin paralelinde olmak zorundadýr. Ýlaveten ekonomik yapýlarý, politik-diplomatik gelenekleri, demografik özellikleri devletlerin uluslararasý rollerini þekillendirir.

Uzun sözün kýsasý Ýran’ýn bölge sahnesine yeni bir rol üstlenerek dönme isteðine Türkiye’nin de yeþil ýþýk yakmayacaðýný düþünmek gerekir. Ama buna bakarak Ýran-ABD yakýnlaþmasý ve Tahran’a yeni roller biçilmesi düþüncelerinin realize edilmesinin önündeki en büyük engelin Türkiye olduðu da söylenemez tabii. Sanýlanýn aksine Ýran-ABD yakýnlaþmasýnýn önündeki en büyük engel Ýsrail ve Yahudi lobileri de deðil.

Eðer bu iþte “üçüncü taraf”larýn etkisinden söz edilecekse bunlar arasýnda öncelikle dikkate alýnmasý gereken “üçüncü taraf” en baþta Suudi Arabistan olabilir gibi geliyor bana. Dünyanýn geri kalaný için olmasa da Suudiler ve minik müttefikleri için ABD-Ýran barýþý “kýyamet alameti” gibi algýlanabilir.

Bu konuya bilahare devam edelim...