Yukarýdaki fotoðraf, ABD’nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin baþkenti olarak kabul edilen Erbil’de inþasýna baþladýðý baþkonsolosluk binasýnýn projesini gösteriyor. 600 milyon Dolar’lýk maliyetle 4 yýl içinde bitirilmesi planlanan bina, Erbil-Þaklava yolu üzerinde 200 bin metrekarelik bir alanda yer alacak. Bu yapýsýyla, ABD’nin dünyadaki en büyük ikinci büyükelçiliði (birincisi Baðdat’ta) Ermenistan’ýn baþkenti Erivan’daki binadan daha büyük olacak. Bittiðinde ise aþaðýdaki fotoðraftaki gibi bir “adeta büyükelçilik” binasýyla karþýlaþacaðýz.
Derdim, Barzani ile deðil, onu, yalnýz bölgedeki deðil, tüm Kürt coðrafyasýnda yaþayan masum, kendi halinde, yaþama tutunmaya çalýþan Kürtler’i zora sürükleyen kararlara teþvik edenlerle...
ABD derin yapýlanmasýnýn uzun yýllara dayanan stratejilerle yürüdüðünü biliyoruz, Erbil merkezli bugün yaþadýðýmýz sorunlarýn baþlangýç tarihi, 1991... Washington, belki bugün deðil, ama 4 yýl sonra Erbil’de bir büyükelçiliðe sahip olmasý gerektiðini planlamýþ, inþaatý süren bu bina, iþin sembolüdür...
15 Temmuz’un acýsý içlerinde oturuyor...
New York’ta gerçekleþen Erdoðan-Trump buluþmasýndan ortaya çýkan tek sonuç, ABD derin yapýlanmasýnýn “15 Temmuz fiyaskosunun” þokunu atlatamadýðýdýr. Zaten, ABD’nin PKK ittifaký nedeniyle iliþkinin “uzlaþmaz çeliþki” taþýyarak kilitlendiðini belirtmiþtim, sonuç da öyle oldu. Erdoðan “söyleyeceðini söyledi” ama, karþýsýnda cevap veremeyen bir Amerikan baþkaný buldu...
Ýyi de oldu... Bölgeyi yeniden haritalandýrmaya çalýþan ABD-Ýsrail ittifakýnýn sýnýrlarýmýzý zorlamaktaki kararlýlýðýný anlamýþ olduk...
Oysa 15 Temmuz’u baþarsalardý, iþleri ne kolaydý, referandum serüveni nedeniyle yüksek ihtimal Barzani’nin bayraklarý buralarda da konvoy turu atýyordu...
Þimdi, Habur’da Türk tanklarýnýn motorlarýndan gelen homurtular ortalýðý inletiyor...
Özkök, aklýný kendine sakla...
ABD-Ýsrail hattýnda çok önceden planlanmýþ bir referandum çabasýyla karþýlaþtýk, “zamanlama tartýþmalarýna” kulak asmayýn...
Saðlam durmak, atak davranmak zorundayýz. Ertuðrul Özkök gibi “pasifist” çizgide “günü kurtarmaya” çalýþýrsak, yarýn bu dalganýn hangi kapýyý çalacaðýný da bilemeyiz. Ne diyor, Özkök, Hürriyet’teki yazýsýnda: Bir adým atarsanýz dünya karþýnýza dikilir.
Bir türlü anlatamadýk veya baðlý olduðu mahfellerin etkisiyle anlamak istemiyor: Dünya zaten þu anda karþýmýza dikilmiþ durumda!..
Bizden bekledikleri bi’tek þey var: Geri adým atmamýz...
Özkök,bizden, “emperyalizmle uzlaþmamýzý” ve zaman içinde kaderimize razý olmamýzý istiyor...
Olmayacak...
TSK, hemen BUGÜN, ABD desteðinde Suriye topraklarýnda oluþturulmuþ PKK bölgesi ile ayný gücün desteklediði Barzani bölgesinin birleþtiði noktaya (Habur’un güneye devamý) girip, iki bölge arasýndaki geçiþ hatlarýný kontrol altýna almalýdýr.
Emperyalizm sýnýrlarýmýzý zorlamakta kararlý, cevabýný vermek durumundayýz...
Biz burada kendi göbek baðýmýzý kendimiz keseceðiz, bu belli, gerisini Washington ile Tel Aviv’dekiler düþünsünler...
(Ayrýca, iki de bir çökmüþ Suriye politikasýndan söz ediyor Özkök. Çöküþ nerede? TSK-ÖSO ittifaký Fýrat Kalkaný bölgesinde köprü baþý tutmuþ, Suriye muhalefeti “çatýþmasýzlýk bölgeleri” ile meþru kimlik kazanmýþ, ordu da Ýdlib’te yerini almýþ. Rusya ve Ýran’la düzenli temas halindeyiz, onlar Baas’ýn, biz de Suriye muhalefetinin garantörü olmuþuz. Ankara-Moskova-Tahran hattýnda ABD-Ýsrail ittifaký yok, “çökme” lafý buradan mý geliyor?)