ABD’li heyetle ne konuşuldu?

S-400’ün ilk parçaları 12 Temmuz’da Mürted Hava Üssü’ne gelmeye başladığında Ankara-Washington hattında diplomasi trafiği yürütülüyordu. ABD, nasıl bir pozisyon alacağını daha önce söylemişti ancak kriz yönetimi açısından temas önemliydi. 

  

Milli Savunma Bakanı Akar, aynı gün ABD’li mevkidaşı Esper’le bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Telefon görüşmesinin ardından yapılan açıklamada Türkiye’nin S-400’le ilgili haklılığı bir kez daha vurgulandı. S-400’ler bir tercih değil, zorunluluktu. 

  

Açıklamanın sonuna iliştirilen cümle ise bir hayli ilginçti. Suriye’nin kuzeyinde kurulması planlanan güvenli bölgeden bahsediliyordu ve bir ABD heyetinin “acilen” Türkiye’ye gönderilmesi konusunda mutabakata varıldığı duyuruluyordu. 

  

Amerikalıların “acil koduyla” Türkiye’ye gelmesini gerektiren neydi? Muhtemelen, Milli Savunma Bakanı Akar, sınırdaki dev askeri yığınağı soran muhatabına, Türkiye’nin, tehditleri bertaraf etmek için ne kadar kararlı olduğunu, güçlü ifadelerle anlatmıştı. Özel Temsilci James Jeffrey başkanlığında apar topar Ankara’ya gelen, Pazartesi ve Salı Ankara’da temaslarda bulunan heyetin gelişi işte o telefon görüşmesine dayanıyor. 

****  

Jeffrey Ankara’ya gelmeden iki gün önce, terör örgütünün sözde liderlerinden biri, bir internet sitesine röportaj verdi. Konu Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapması beklenen olası operasyondu. 

  

Terör örgütü operasyondan çok çekiniyor.. Afrin’i kaybettiler. Türkiye içinde hareket edemiyorlar. Irak’ın kuzeyinde çembere alınıyorlar. Türkiye, Suriye’nin kuzeyine girdiğinde elde ettikleri tüm kazanımları kaybedecekler. Bu, onlar için hayat memat meselesi. 

  

Yaşadıkları korku röportajın her satırına sinmişti. Bu operasyonu engellemek için güvenli bölgeyi kabul ettiklerini duyuruyorlardı. Ancak güvenli bölge Türkiye’nin istediği gibi 30 kilometre derinlikte değil, o teröriste göre 5 kilometre olmalıydı. Bu bölgeden ağır silahlarını çekmeye hazırdılar. Bölgeyi uluslararası bir gücün korumasını kabul ediyorlardı. Terörist, röportajın sonunda Türkiye için -sözüm ona- bir tehdit olmadıklarını, bu bölgeden Türkiye’ye hiçbir saldırı düzenlenmediğini söylüyordu. Aynı zamanda ABD’den güvence bekliyordu. Jeffrey Ankara’ya geldiğinde, ABD’li askerlerin terör yuvasına yaptığı ziyaret, ABD ile terör örgütü arasındaki bu alışverişin bir neticesidir. 

**** 

Teröristin “Türkiye için tehdit değiliz” dediği, Jeffrey’in güvenli bölge için Ankara’ya geldiği günlerde terör örgütü PKK/YPG, Erbil’de bir diplomatımızı, Şırnak’ta iki çobanımızı, Tunceli’de dünya güzeli iki evladımızı, askerlerimizi şehit etti. 

  

Peki, Ankara’da ne konuşuldu? 

 

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Yeni bir öneriyle geldiler” dedi. Ne öneriyorlar? Güvenli bölgenin kurulması konusunda mutabakat var. Bu güvenli bölgenin hacmi ve kimin kontrol edeceği konusunda anlaşmazlık sürüyor. Türkiye, terörden arınmış, 30 kilometre derinlikte bir güvenli bölge kurulmasını, kontrolün TSK destekli gruplarda olmasını istiyor. 

  

ABD ise bölgenin –buraya dikkat- 5 kilometre olması, yerine göre 14 kilometreye kadar genişlemesi önerisinde ısrar ediyor. 

  

Yeni olan ne? ABD’nin yeni teklifinin güvenli bölgeyi kimin kontrol edeceği noktasında olduğu belirtiliyor. 

  

Özetle Münbiç benzeri bir süreç yaşıyoruz. Türkiye, Afrin’den sonra Münbiç’e operasyon kararı almış, ABD hemen masaya oturarak operasyonu zamana yaymış ve soğutmayı başarmıştı. 

  

Şimdi aynı şeyi Fırat’ın doğusu için yapmaya çalışıyor. Münbiç’te diplomasiye şans verilmişti. Bu suiistimal edildi. Oyalama taktiklerinin işlemeyeceği bir sürece giriyoruz.