Obama'dan o kadar çekmiþ ve býkmýþtýk ki Amerika'daki baþkan deðiþimini fýrsata çevirebilir miyiz diye düþündük haklý olarak. Trump'ýn baþkan olmazdan önceki bazý ifadeleri, ABD derin devletinin ipliðini pazara çýkartan cinstendi; saðý solu belli olmayan bir figür olsa da, Türk hükümeti hiçbir ülkeye ve aktöre karþý kategorik karþýtlýk içinde olmadýðýndan bekleyip görelim dedi ve Trump'la belli konularda mutabýk kalýnabileceði iyimserliðiyle hareket etti. Bunu yaparken bir taraftan da Trump yönetimine birlikte hareket etme þansý tanýdý. Rakka operasyonu için açýk teklif götürdü. Böylece ABD'nin gerçek niyetinin DEAÞ'la mücadele olmadýðýný da ifþa etmiþ oldu.
Hatýrlarsýnýz, bu "ihtiyatlý iyimserliði" bile, -Obama býkkýnlýðýyla Trump'a kollarýný açan bir kaç köþe yazýsýný referans alýp "hükümetin Trump hayranlýðý" diye tercüme edenler oldu. Trump, Obama'nýn da uygulayageldiði bazý Müslüman ülkelere vize yasaðýný geniþletince "Neden eyy Trump demiyorsun?" diye Cumhurbaþkaný Erdoðan'a akýl vermeye, aklý sýra da boþa düþürmeye çalýþanlar çýktý. "Diplomatik iliþkilerimizi askýya alalým" diyen bile oldu.
Liberal Batýcýlýða Kuran'dan ayet getirecek denli sentezcilerle, dýþ politikada Türkiye'nin kendine yol açmak adýna kalkýþtýðý her hamleyi bir çeþit "Ýslamcý aktivizmle" týkamaya çalýþanlarýn ortaklaþtýðý bir yaklaþýmdý bu.
Bu yaklaþýmýn yeni versiyonu Kudüs baðlamýnda karþýmýza çýktý; Türkiye'nin üstlendiði rolü küçümseyen, ABD aþýrýcýlýðýný ne yapsak üzerimizden atamayacaðýmýz bir karabasan olarak resmeden ve Türkiye ve Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn yüklendiði misyonu hafife alan bir yaklaþým içinde kimileri... Türkiye çekimser kalsa bu sefer kim bilir neler diyeceklerdi?
***
Bu tip ucuz oyunculuklarý çok gördük aslýnda; Suriye savaþýnýn baþýnda farklý, ortasýnda farklý tavýr takýnanlarda mesela... ABD, Suriye'yi DEAÞ ve PYD üzerinden dizayn etmeye karar verdikten sonra kimisi o cephede akreditasyonu olmadýðýndan Esed'in muhaberatýna yazýldý kimisi de FETÖ-ABD-PKK ortak yapýmý Türkiye kuþatmasýnda hizalandý, hiçbir þey yapamadýysa medya manipülasyonunda vazife aldý.
Elin Ýngiliz Büyükelçisi bile giderayak Türkiye'nin son beþ yýldýr yaþadýðý taarruzu ve gösterdiði mukavemeti takdir etti de (Pek tabii kara kaþýmýza kara gözümüze ve Beþiktaþýmýza meftun olduðundan deðil) içimizdeki iktidara muhalefetle ülkeye muhalefeti ayýrt edemeyen kýt akýllýlar, kendilerinin de olduðu geminin altýna delik açmak için yarýþtan vazgeçmedi.
***
"Obama'dan iyi olur mu ki" dediðimiz Trump'ýn zücaciye dükkanýna giren fil misali hareket etmesi ve Kudüs kararýyla Müslüman halklarý toptan tahrik edici bir adým atmaktan çekinmemesi elbette evvela Müslüman ülke ve toplumlara maliyet üretiyor.
Ancak bu sürecin ABD'yi teðet geçeceðini düþünmek hem halklarýn politikalar üzerindeki etkisini hiç hesaba katmamak ve Ýslam ülkelerinin Kudüs'ten geri adým atamayacaklarý gerçeðini algýlayamamak olur hem de güç ve meþruiyet dengesinde ölçüyü çoktan kaybetmiþ ABD'den dünyanýn geri kalanýnýn razý olduðu gibi bir yanlýþ kanaati besler.
Hayýr öyle deðil; ABD'nin kabadayýlýðý, sadece Müslüman toplumlar deðil tüm dünya için istiap haddini aþtý. ABD sayesinde dünya kamuoyu, Kuzey Kore liderine bile sempati duymaya baþladý. Unutmayalým ki ABD hep kazanmaz. Vietnam'daki aðýr yenilgiyi hatýrlayýn. Bugünkü ölçüsüzlüðü ve "teröre karþý savaþý" Müslümanlarla savaþa endekslemesi, ABD hegemonyasýnýn ve "barýþ için düzen kurucu rol" yutturmacasýnýn sonunu getirecektir.
Trump'ýn Kudüs kararýnýn Birleþmiþ Milletler'de 14'e karþý bir oyla ABD tarafýndan veto edilmesi, BM düzeninin iþlevsizliðini ve uluslararasý kurumlarýn ve hukukun yeniden oluþturulmasýna ihtiyacý ortaya koyduðu gibi ABD'nin güç þýmarýklýðý içinde giderek yalnýzlaþtýðýný da gösteriyor.