ABD Türkiye iliþkilerinin olumlu seyretmesini istemekle, olumlu seyredeceðini düþünmek ayný kapýya çýkmýyor. Pratik durumun iyiye gitmesi, iyi niyet temennilerinin ötesinde bir gayret gerektiriyor ve bu gayret konusunda tek taraflýlýk kesinlikle anlam ifade etmiyor.
ABD Yönetimi Türkiye’nin stratejik konumunu, özgül aðýrlýðýný ve tarihsel konumunu hesap ederek daha yapýcý bir tavýr içinde olmalý. Ýliþkinin, ikili iliþkiyi aþan çok boyutlu bir mahiyet taþýdýðý malum. Sadece iki ülkenin olumlu tavýr içinde olmasý tüm denklemin istedikleri yönde evrilmesine sebep olmuyor.
Öncelikle þunu görmek gerekir: ABD ile iyi iliþki artýk soyut bir kavrama dönüþmüþ durumda. ABD denilince kim akla gelecek, hangi kurum, hangi þahýs, hangi yapý?
Baþkan Trump, Suriye’den çekilme talimatý verdi, müesses nizam kýlýný kýpýrdatmadý.
Türkiye’ye yönelik askeri satýþlar konusunda Kongre ayrý bir aktör…
Suriye’deki askeri iþbirliði ve PYD’ye yönelik tavýr gibi konularda Pentagon ayrý bir aktör…
Ýsrail, Filistin, Kudüs gibi konularda Trump’ýn yakýn çevresi ve Yahudi lobisi ayrý bir aktör…
Irak, Ýran, Rusya gibi konularda Dýþiþleri ayrý bir aktör…
Ýþ böyle olunca, hangi konuda kiminle nasýl bir uzlaþmaya ve iþbirliðine varýlacaðý konusu önümüze büyük bir mesele olarak çýkýyor.
S-400’ler konusunda ABD’nin derdi, Türkiye’nin NATO’ya uyumlu bir sistem alýp almamasý deðil herhalde…
Kimilerine göre, ABD kadim müttefiki Türkiye’nin kadim hasmý Rusya tarafýna geçmesini, farklý bir pakta girmesini bir sorun olarak görüyor. Böyle bir anlayýþ olabilir…
Ancak benim kanaatime göre mesele bundan ibaret deðil… ABD, Türkiye’nin bölgesel bir aktör olarak kendi oyun planlarýný kurmasýný istemiyor. Daha doðrusu, Türkiye’nin bölgesel siyasi aðýrlýðýyla ABD’nin oyun planlarýný bozmasýný istemiyor. Onun istediði kimi Körfez ülkeleri gibi tam uyumlu, uydu yönetimler olmasý ve her istediðine evet demeleri…
Malum son günlerde AB ve NATO’da görev yapmýþ eski yöneticiler ve siyasetçiler ABD’nin Ortadoðu Barýþ Planýna tepki gösterdiler. Hali hazýr görevde olan yöneticilerin ve siyasetçilerin ise sesi çýkmýyor.
Türkiye’nin tek baþýna gösterdiði tepki, eski ve yeni AB yöneticilerinden toplamýnýn tepkisinden daha büyük bir etki doðuruyor.
Türkiye’nin ise ‘barýþ’ diye yutturulmak istenen bir ‘dayatmayý ve adaletsizliði’ kabullenmesi mümkün deðil.
ABD’nin bölgeye yönelik agresif, tek taraflý, müdahaleci, sübjektif bir yaklaþým içinde olduðu biliniyor. Politika neyse plan onun taktik zeminidir.
Trump’ýn küresel düzeyde açýkladýðý politik yaklaþým neyse, bölgesel planlarý da onu yansýtýyor. Yani buradan adil ve kalýcý çözümler beklemek çok zor…
Türkiye’nin geçmiþten bu yana taþýdýðý stratejik önem, birçok bölge ve ülke ile samimi iþbirliði içinde olmasýndan geliyordu. Türkiye Balkanlardan Kafkaslara, Ortadoðu’dan Afrika’ya kadar birçok bölgeyle dostane iliþki içinde ve buralardaki sorunlarda ‘arabulucu’ rolü oynayabiliyor. Türkiye’nin bu gücünü, baþka kampa kayabilir paranoyasýyla bir sorun olarak görmek, büyük bir yanýlgý olur. Türkiye bu konumu, potansiyeli ve iliþki aðýyla hem bölge barýþý, hem müttefikleri için daha faydalý olacaktýr.