ABD’nin YPG’ye silah yardýmý kararý almasý, Türkiye ile ABD’nin hala ortak çýkar konularýnda uzlaþmaya varamadýklarýnýn ifadesi oldu. Ancak belirtmekte yarar var, ABD’den gelen açýklama yardýmlarýn yeni baþlayacaðý gibi bir izlenim taþýyor. Oysa ortada yeni bir durum yok. ABD uzunca bir süredir bölgeye silah, mühimmat sevk ediyor; askeri eðitim veriyor, hatta eðitim birliklerindeki yemin törenlerine katýlýyor.
Anlaþýldýðý kadarýyla, yeni olan yapýlacak olan yardýmýn niteliðiyle ilgili.
ABD’ye göre DEAÞ’ýn kalesi Rakka alýnmadýkça, bu yapýnýn tümüyle çökertilmesi mümkün deðil. Rakka’nýn alýnmasý için de aralarýnda YPG’nin de yer aldýðý Suriye Demokratik Güçleri’nin daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Bu nedenle eski yardýmlara ek olarak aðýr silahlarýn da bölgeye gönderilmesine ihtiyaç bulunuyor.
Düz bir mantýk içinden bakýldýðýnda, ABD’nin en az maliyetle Suriye’de varlýk göstermesinin ve bu arada DEAÞ’ýn da etkisiz hale getirilmesinin yolu bu olarak görülebilir. Üstelik ABD bu desteðiyle YPG’nin Rusya etkisine girmesine engel olmuþ ve týpký Irak’taki gibi ileride üzerinden hareket edebileceði bir tampon pist elde etmiþ oluyor. Gayet tabi bu tampon özellikle Ýran’a karþý tasarlanýyor.
YPG güçlendirilmezse, DEAÞ bitmeyecek mi?
ABD’nin Suriye’de kendi lehine adacýklar oluþturma beklentisi, Irak modelinde bir Suriye oluþumuna iþaret ediyor. Ancak ortada bazý sorunlar var. Bunlardan biri, bu mücadelenin DEAÞ’a karþý yapýldýðýnýn iddia edilmesi. Irak’ta Kürt bölgesi üzerinden hareket etme olanaðýndan farklý bir durum bu. Irak sorununda ABD önce Türkiye ile birlikte davranmaya razý edilmiþ ancak hatýrlanacaðý gibi “1 Mart tezkeresi” ile Türkiye ortaklýðý reddetmiþ, ABD de Irak Kürtlerine yönelmiþti. Bu arada hedef de Irak’ýn Saddam’dan kurtarýlmasý olarak konmuþtu.
Suriye’de ise ABD’nin Suriye’yi Esad’dan kurtarmak gibi bir hedefi, en azýndan þimdilik, bulunmuyor. Amaç DEAÞ’ý yok etmek deniyor; ama bu yapýnýn hala aðýr silahlarla yok edilmeyi gerektirecek kadar nasýl askeri kapasitesini koruduðu sorusu sorulmuyor. Herkes hesapta DEAÞ’la mücadele ediyor ama nedense bu yapý tüm dünyaya direnebiliyor; hem de Rakka’dan.
Bugün gelinen aþamada, ABD destek vermez ise DEAÞ bertaraf edilemeyecek þeklinde bir durum söz konusu. Gerçekliði tartýþmalý olan bu durumun yaþama geçebilmesi için ise o aðýr silahlarýn YPG’ye ulaþtýrýlmasý þartmýþ gibi bir hava var.
DEAÞ bitirilirse ne olacak?
ABD aðýr silahlarý YPG’ye nereden ulaþtýracak sorusu da, ayrý bir sorun. Washington’da oturup haritaya bakan bir stratejist, muhtemelen parmaðýný Türkiye sýnýrýnýn üzerine koyar. Ancak Ankara da ayný sýnýra bakýyor; ama gayet tabi baþka yanýndan. ABD, meseleye Suriye’ye “girmek” olarak bakýyor, Türkiye ise “sokmamak”. Dolayýsýyla iki ülke arasýnda epeyce yaklaþým farký bulunuyor.
Ayrýca, yine Irak sürecinden farklý olarak bu kez Türkiye ABD ile birlikte hareket etmeyi umuyor; ama adeta ABD kendi “1 Mart tezkeresi”ni uyguluyor.
Anlaþmazlýðýn en önemli nedeni, ABD’nin DEAÞ bertaraf edilirse desteklediði gruplarla daha sonra nasýl bir iliþki kuracaðýnýn öngörülememesi.
ABD, nasýl Irak’ta Barzani ile Türkiye yakýnlaþtýysa Suriye’de de aynýsý olsun diyor olabilir. Ancak bu iþler kendiliðinden olmuyor. Suriye’de Türkiye’ye dost eli uzatan Kürt gruplar mý var, Türkiye’de terör eylemleri yapmak yerine iþbirliði öneren birileri mi bulunuyor? ABD, Türkiye’den önce Türkiye ile “iyi geçinecek” gruplarý ikna etmek ve bunu da sadece Türkiye’ye karþý silah kullanmama garantisiyle sýnýrlamamak durumunda.