ABD-Suudi Arabistan iliþkilerinde darbeli model

Suudi Arabistan’da “ýlýmlý Ýslam’a” diye baþlayan dönüþüm, bir tür darbe sürecine dönüþmüþ gibi. Veliaht Prens Bin Salman, yolsuzlukla mücadele amacýyla kurulan bir Komite’nin baþýna bizzat Kral tarafýndan getirildi; Komite de yolsuzlukla mücadele etmeye baþladý.

Mücadele öncelikle Bin Salman’a muhalefet eden, taht adayý olabilecek prens ve eski bakanlarýn bertaraf edilmesi þeklinde iþletildi. Helikopterler düþtü, prensler öldü, bazý prensler baþka biçimlerde öldü; ancak hayatlarýný nasýl kaybettikleri hakkýnda bilgi verilmedi. Ardýndan geri kalan birçok prens, bakan ve ordunun üst düzey görevlileri lüks bir otel hapishaneye dönüþtürülerek oraya kapatýldý.

Ölen-öldürülen saray mensuplarýnýn yolsuzluklarý vardýysa bunun hesabý nasýl sorulacak, orasý açýk deðil. Otele hapsedilen kiþilerin yargýlanmalarý mümkün olabilecek mi, orasý da belli deðil. Açýk olan tek konu, tüm bu kiþilerin mal varlýklarýna el konacak olmasý.

El konacak zenginliklerin miktarý öyle böyle olmadýðýna göre, Suudi Arabistan’ýn dönüþüm meselesinin ekonomik model deðiþtirmekle de çok yakýndan ilgisi olduðu söylenebilir.

Derinleþen iliþkiler

Eski nizamý bertaraf eden Veliaht, Suudi Arabistan’da varlýklarýna müdahale ettiði kiþilerin ayný zamanda yurt dýþýndaki muhataplarýna ve iliþkilerine de ket vurmuþ durumda. Diðer bir ifadeyle zengin prenslerin mal varlýklarýna el konduðunda, onlarla iþ iliþkisi sürdüren yabancý ortaklarýn da bir tür cezalandýrýlmasý söz konusu.

Bir ülke yapýsal dönüþüme girdiðini ilan ediyor ve bunu öyle ya da böyle kan dökerek yapacak kadar radikal önlemler alýyor ise bunun mutlaka sermayenin de el deðiþtirmesi anlamýna geldiðini hatýrlatmak gerekiyor. Suudi Arabistan’da da yaþanan bu ve yolsuzlukla mücadele edildiði söylenerek aslýnda durum üzeri kapalý biçimde izah edilmiþ oluyor.

Bu türden giriþimlerin baþarýlý ve kalýcý olabilmesi için, uluslararasý alanda etkili olan ülke ve çevrelerden “olur” almak gerekir; iktidardaki Suudi ekibin bu desteði Trump yönetiminden aldýðýna þüphe bulunmuyor. Trump’ýn ilk yurt dýþý gezisini Suudi Arabistan’a yapmýþ olmasý ve damadýnýn bu ülkede uzun mesailer yaptýðý düþünülürse, iki ülke arasýndaki güçlü ittifak iliþkisinin yeniden inþa edildiðinden emin olmak mümkün.

Geniþleyecek iliþkiler

Ýki ülkenin yeni iktidarý arasýndaki güçlü ittifakýn iki önemli ekseni bulunuyor. Bunlardan biri, daha önceleri ABD’deki demokratlarý destekleyen iþ çevrelerine yatýrým yapan Suudilerin varlýklarýnýn el deðiþtirerek Trump’ý destekleyen çevrelere kaydýrýlmasý. Ýkincisi ise silah ticaretinde rakamlarýn büyütülmesi.

Yemen’den atýlan füzelerin de bu sürece fevkalade katký saðladýðýný, Ýran tehdidine karþý Suudi Arabistan’ýn desteklenmesi stratejisinin derinleþtirildiði söylenebilir. Ýran tehdidinin iki ülke arasýndaki iliþkilerin derinleþmesine meþru bir zemin kazandýrdýðý açýk. Ancak anlaþýlan o ki, iliþkiler sadece derinleþmiyor, ayný zamanda geniþliyor da.

Suudi Arabistan’daki “el deðiþtirme” sürecine benzer biçimde ya da baþka biçimlerde, Lübnan’da, Yemen’de, Körfez ülkelerinde, hatta Akdeniz’in güneyinde örnekler görme olasýlýðý artmýþ durumda. Adý yolsuzluk olabilir, siyasi davalar, ölümlü kazalar ya da ani hastalýklarla hayatýný kaybedenler þeklinde olabilir. Bu, bize ABD’nin yönetimleri bu tarzlarla deðiþtirme konusundaki ýsrarýný gösteriyor. Ýster Obama ister Trump olsun, farklý yöntemlerle ve farklý ülkeleri hedefe koyarak da olsa, içerideki kalkýþmalara dýþarýdan destek verme siyaseti deðiþmez bir gerçeklik.