Bu günlerde herkes “Cumhurbaþkaný, 13 Kasým’da Amerika’ya gitmeli mi, gitmemeli mi” konusunu tartýþýyor.
Görüntüye bakýlýrsa “Gitmeli” ve “Gitmemeli” diyenler yüzde 50-50 gibi. Hatta beyninin yarýsý “Gitmeli”, diðer yarýsý ise “Gitmemeli” diyen çok insan var.
Görünen o ki, Cumhurbaþkaný Erdoðan oldukça zor bir karar verecek, Allah yardýmcýsý olsun.
Benim fikrimi merak eden varsa peþinen söyleyeyim, bu ziyaretin yapýlmasý gerektiðini düþünüyorum.
“Gitmesin” diyenler, “ABD’den peþ peþe gelen hasmane adýmlar karþýsýnda hiçbir þey yokmuþ gibi davranýlmamalý, gereken tavýr konmalý” diyorlar ki çok haklýlar.
Amerikalýlar, PKK/YPG teröristleriyle ilmek ilmek ördükleri hýyanet aðlarýný darmadaðýn etmemize fena bozuldular ve “cinnet psikolojisi”yle ellerine ne geçerse üzerimize fýrlatmaya çalýþýyorlar. Yaptýklarý, güçlü bir devlet tepkisinden ziyade, yenilgiyi hazmedemeyen mahalle kabadayýsýný hatýrlatýyor. Açýkça “Biz ne istersek onu yapacaksýnýz” diyorlar.
Müflis Yahudi misali; kirli defterlerini karýþtýrarak bulduklarý “bayat Ermeni çorbasý”ný tekrar ýsýtýp önümüze getirmeye çalýþýyorlar. Hatta bu sefer aðzýmýzý yakmak için ýsýtmýyor; kaynatýyorlar!
ABD’nin bu küstahlýklarý elbette karþýlýksýz kalmamalý, tavýr konmalýdýr.
Ancak ne gariptir ki, “Erdoðan tavýr koymalý, bu davete gitmemeli” diyenlerin büyük kýsmý, bize yýllardýr çektiren ABD’ye hiç tavýr koymamýþ; hatta yanýnda yer almýþlardýr.
“Erdoðan ABD’ye tavýr koymalý; gitmemeli” diyen Kýlýçdaroðlu, acaba bugüne kadar ABD’ye hiç tavýr koydu mu? Tam aksine, harekâtlarýmýzý bir ABD ve yandaþ devletler, bir de CHP ve yandaþlarý engellemek için yýrtýndý.
Kýlçdaroðlu, Fýrat Kalkaný Harekâtý’nda, “Çocuklarýnýz El Bab’da boþuna ölüyor, orada ne iþimiz var” diyerek, ucuz tahrik peþinde koþtu ama neyse ki þehit yakýnlarý itibar etmedi.
Zeytin Dalý baþladýðýnda, Kýlýçdaroðlu’nun “ezan düþmaný” yardýmcýsý, “Cihatçý gruplarla Suriye’ye girmeyin, baþýnýza iþ açarsýnýz” saçmalýklarýyla ÖSO’ya çamur atýyor; “Türkiye kendi baþýna girsin” diyordu. Oysa bunun, Suriye’de bizi iþgalci durumuna düþüreceðini bal gibi biliyordu. Sonunda “hendekteki arkadaþlarý”ný korumak için bizzat sahaya inen Kýlýçdaroðlu, “Sakýn Afrin’e girmeyin, periþan olursunuz” diyerek PYD ve ABD adýna göz korkuttu, tehdit savurdu.
Barýþ Pýnarý’nda da durumun farklý deðildi. Tezkereye “içi kan aðlayarak ‘evet’ dedi” ama asla desteklemedi. Mutabakattan sonra bütün dünya, Erdoðan’ýn diplomatik zaferini konuþurken Kýlýçdaroðlu, günlerce “mektup çevirerek” zaferi gölgelemeye çalýþtý. Oysa bu tavrý, Mehmetçiðin gayretlerine ihanettir.
Zira bu harekâtlar, askerî ve diplomatik bölümleriyle bir bütündür. Yedi düvelin iftira ve algý operasyonlarýna karþý verilen mücadeleyi de sonuna kadar desteklemeyenlerin, “Mehmetçiði destekliyoruz” sözü aþaðýlýk bir takýyyeden ibarettir. Çünkü Mehmetçiðin sahadaki baþarýsý, masada perçinlenebildiði kadar gerçektir.
“Erdoðan gitmeyip, tepki koymalý” diyen bu ucuz kahramanlar, Amerikalý yöneticilerin sergilediði, “Teslim olun, rahat edin” terbiyesizliðini gerçekten önemsiyorlarsa, hiç kývýrmadan; adam gibi tepki gösterecekler. Yýllarca emperyalizm düþmanlýðý taslayýp da, sýrf Erdoðan’ýn karþýsýnda olmak için Amerika’yý desteklemekten vazgeçecekler.
Çok sevdikleri Batý’yý neden örnek almýyorlar? Azil sürecini baþlatan Pelosi’nin, Paris’te; Trump’ý soran gazetecilere “Ülke dýþýnda baþkan hakkýnda konuþmuyorum” ilkesini, Avrupa’daki muhalefet ve medyanýn ulusal konulardaki þartsýz desteðini neden hiç görmüyorlar?
Türkiye’yi gerçekten önemseyenler ABD’ye tepki koymalý, Cumhurbaþkaný da bu desteðin gücüyle gidip masaya oturmalýdýr.