Ablukanın ardında ‘jeo-ekonomi’ var

VEKÂLET SAVAŞLARI COĞRAFYANIN KADERİ

Trump’ın Riyad ziyareti, PKK ile Rakka operasyonu, İran’a DEAŞ saldırısı, Katar’a izolasyon… Neler oluyor büyük resimde?

Rusya Batı Suriye’yi elinde tutmak için İran’ı destekleyip Rejimi koruyormuş gibi görünüyor ama kâh ABD, kâh Türkiye, kâh PYD ile işbirliği yapıyor. Moskova’nın merak ettiği şey ABD’nin Rakka operasyonu sonrası ne yapacağı. Trump ile ABD Ortadoğu’da daha güçlü varlık gösteriyor. Gönderdiği füzelerle Şam’a caydırıcı / cezalandırıcı gücümü her an kullanabilirim mesajı veriyor. YPG’yi silahlandırıyor. Kimi devletleri de cesaretlendiriyor. İran’ı Hizbullah ve Haşdi Şabi ile Irak ve Suriye’de DAEŞ’e karşı cesaretlendirmişti. Şimdi Trump Riyad’ı benzer taktiklerle sahneye sürüyor. Vekalet savaşları coğrafyanın yazgısı.

GÜNEY: Terörü destekliyor iddiaları bahane. Asıl sebep Katar’ın muazzam doğal gaz rezervleri ve LNG teknolojisiyle Suudi Arabistan için rakip, BAE için kıskanılan bir tedarikçi haline gelmesi ve ABD’nin bölge planına uymaması.

Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Yemen “teröre destek vermekle suçladıkları” Katar ile diplomatik ilişkilerini kesti. Hava sahası kapatıldı, diplomatlar geri çekildi. Bu ani ablukanın sebebi ne?

Birden fazla nedeni var. Ama Katar’a yöneltilen teröre destek suçlamaları sadece bahane. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de hatta Avrupa’da terörün karmaşık ve bugünün jeopolitik-jeo-ekonomik mücadelesine içkin sebepleri var. Doha’nın desteği dedikleri şey ortadan kalksa dahi terörün, teröre neden olan asıl sorunlar bitirilmeden ortadan kalkacağını düşünmek saf dilliliktir. Diğer bahane de Doha’nın İran’la sürdürdüğü yakın ilişkiler. Ama bu da kolayca çürütülebilir çünkü Körfez ülkeleri de Tahran ile ilişkide. Arabistan’ın bile İran ile ticari bağları var. Bahaneler bol, abluka ve krizin sebepleri bambaşka. 

ABLUKANIN SEBEBİ BAŞKA

Nedir asıl sebepler? 

Sevdiğim bir kavram var: Jeo-ekonomi. Ekonomi politiğin coğrafi fırsat ve riskleri nasıl değerlendirdiğini inceliyor. Katar krizinin jeo-ekonomik nedenini analiz ettiğimizde şunu görürüz: Siyasi kimliği açısından Katar genç bir ülke, hatta tüm KİK (Körfez İşbirliği Konseyi) üyesi ülkeler 1. Dünya Savaşı sonrası gelişmelerin bir ürünü olarak siyasi hayatlarına başladılar. Arabistan’ın Körfez’deki baskın konumu nedeniyle Katar gibi emirliklerin kendilerine özgü siyasi gündemleriyle uluslararası politikaya katılması da oldukça geç oldu. Oysa son 20 hatta 10 yılda Katar’ın Dünya ve Ortadoğu siyasasında varlığından bahsediyoruz. Arabuluculuk faaliyetleri var, Al Jazeera etkisi var. Ama onlardan da önce doğal gaz vardı. Katar’ın muazzam doğal gaz rezervleri elbette ki önemli ama daha önemlisi LNG yani sıvılaştırılmış doğal gaz teknolojisinde Katar’ın öncü bir konum elde ederek Doğu’ya kayan enerji pazarı için yeni bir cazibe merkezi haline gelmesi. Kısaca Katar, Suudi Arabistan için dikkat edilmesi gereken bir rakip, Birleşik Arap Emirlikleri içinse kıskançlıkla takip edilen bir enerji tedarikçisi haline geldi. Körfez içi rekabet, doğal kaynaklardan elde edilen para ve enerji piyasalarında etkinliği artırma arzusu rakip jeopolitik açılımları da beraberinde getirdi.

ALTIN KERPETEN İŞLİYOR

Katar, Arap Baharı’na, İhvan’a, Hamas’a, Suriye muhalefetine destek veren ve bu konularda Türkiye ile uyumlu olan tek ülke idi. Jeopolitik açılımlar açısından Katar izolasyonunun Türkiye için anlamı ne?

Olayın başlangıcı Arap Baharı’ydı. Arap Baharı patladığında ve Arap Dünyası için çok önemli bir merkez olan Mısır’da İhvan’ın siyasi iktidara ulaşmasının yolu açıldığında ABD ve Batı bu jeopolitiğe izin vermeme kararı aldılar. Bunun çok nedeni vardı ama İhvan’ın, bu arada bir Müslüman Kardeşler kuşağının engellenmesi işi karşı devrimlere ve bu devrimleri finanse eden güçlere verildi. Riyad’ın Mısır’da Sisi’nin arkasındaki asıl güç olarak sahneye çıktığı dönemdir bu. Ancak bu, şu demek değil; Ortadoğu altın tepside Riyad’a verildi. Hayır! Zaman zaman Washington DC altın tepside bir şeyler sunuyormuş gibi görünebilir ama verdiği lokmaları sunduğu aktörlerin midesinden altın kerpetenle söktüğü unutulmamalı. Riyad’ın başına da bu geldi. 

RİYAD DA HEDEFTE 

Nasıl? Riyad hem yem hem avcı mı?

Şöyle. Bir yandan rakibi Katar’ın desteklediği Müslüman Kardeşler hattının çökertilmesi için Riyad kullanıldı, öte yandan Kaya Gazı/Kaya Petrolü piyasalara sürülerek petrolün fiyatı düşürüldü ve Riyad, Yemen’de cesaretlendirilmişken kendi güvenliği için çok önemli olan petrol gelirlerinin hızla azaldığını görmek zorunda bırakıldı. Diğer yandan Obama Ortadoğu’dan ABD askeri varlığının çekileceği hikayesini anlattı ve İran’a taktiksel bir alan açtı. Herkes herkesle dengelenirken Batı için çok önemli olan enerjinin musluğunu ve Arap Dünyasında siyasi iktidar hayali kuran her hareket için çok önemli olan paranın musluğunu elinde tutan Körfez güçleri tek tek ehlileştirildi. 

İSTİKRAR İÇİN SİLAH 

Katar izolasyonunun Trump’ın Arabistan ziyaretinin akabinde gerçekleşmesi tesadüf değil ama bu kadar çıplak bir müdahale de tuhaf değil mi?

Trump’ın Ortadoğu ziyareti boşuna değildi elbette. ABD çıplak bir netlikte müdahalenin gerçekleşmesini sağlıyor çünkü Ortadoğu’da kaos çok üzücü sahneler yaratsa da bir umudu da içinde barındırıyor. Büyük güçlerin Ortadoğu planlarını zorlaştıracak, maliyetli hale getirebilecek aktörler ortaya çıkabilir, koalisyonlar kurulup bozulabilir. Arap Dünyası çeşitli şekillerde sıkıştırılıp parçalanırken direnebilir vs. Bu oyun bozucu yeni siyasal icatların ortaya çıkmasını engelleyecek en güçlü itki bölgedeki “eski düzen”. Trump da Ortadoğu’da Suudi Arabistan üzerinden Riyad’a silah satarak şunu söylemiş oldu. “Ey eski otoriter güçler, güçlü olmaya devam edin; güvenliğiniz sattığım silahlarla güvence altında olacak.” Eski Körfez-ABD anlaşmasının temeli “petrol için silah”tır. Bu anlaşma şimdi bir nevi otoriter istikrar için silah biçimine dönüşmüş durumda. Riyad akıllı bir aktör olarak bunu aynı zamanda Körfez’de kendisine en büyük güç olma, eskisi gibi hegemon olma hakkı verilmesi olarak yorumladı. Katar’a karşı açık, acele ve çabuk bir biçimde sahnelenen saldırının netliğinin sebebi bu. Tabi bu netlikle pek çok merkeze mesaj veriliyor. 

ÇOKLU MESAJ VAR

Kimlere veriliyor? 

Araplara, topraklarınız paylaşılırken otoriter merkezlerin, Riyad’ın, Mısır’ın ne söylediğine bakın deniyor. İran’a, sen dur fazla ileri gittin, bu sürece direnirsen savaşın içine sıçradığını görürsün deniyor. 

Ya Türkiye’ye? 

Türkiye’ye verilen mesaj da önemli: Rakka sonrası hareket alanın düşündüğün kadar geniş olmaz deniyor. Katar krizinin Körfez içi bir mesele olmadığını bu mesajlardan anlayabileceğimiz gibi İran ve Türkiye’nin Katar’a verdiği desteğin netliğinden de anlayabiliriz. Kısaca müdahale çıplak ama müdahalenin Tahran ve Ankara’dan okunması da net. 

GİDİŞATI GÖRÜP DİRENEN TEK ÜLKE TÜRKiYE

Katar’ı ıslah için mi abluka altına aldılar? 

Bugün, dün kendi gündemini takip ederse neyle karşılaşacağını gören Riyad eliyle tam da Rakka ve Musul operasyonları başlangıcında Katar’a Arap direnişine geçit vermemesi hatırlatılıyor. ABD Ortadoğu’da yeni düzen istemiyor. 1991’den beri ABD’nin Ortadoğu’ya dayattığı şey (ulusların/devletlerin çöküşü ve işlemeyen -bölgesel güçlerin birbirine rakip edildiği yeni ulus/devlet inşa projeleri, dayatılan konfederasyonlar-federasyonlar adına zorla demografik değişimler. Bunlar küçük revizyonistlerin ağzını sulandırabilir ama Türkiye bu gidişin sonunun bölge ve bölge insanı için iyi olmadığını görüyor. Türkiye’nin Suriye’de ABD’nin YPG/PYD kararına karşı son sözünü söylemesinin nedeni hem bu tabloyu görmesi hem direnecek gücünün olması. 

BİR TAŞLA HEM İSRAİL HEM İRAN 

Yaşananların İsrail’le alakası ne? İran merkezli saldırılar İhvan yok edilmeye çalışılırken mezhep savaşını körükler mi?

Bir taşla iki kuş vuruluyor burada. İlk kuş İsrail ile ilgili. S.Arabistan silahlandırılarak İran’a karşı bir set oluşturuldu Riyad mutabakatıyla. Trump ve ekibi böylece İsrail ve Arap-İsrail barışı ile ilişkilendirerek aslında İsrail’in uzun süredir rahatsız olduğu İran’ın güçlendiği algısını tersine çeviriyor. İsrail kartı Trump için sadece Ortadoğu’da değil iç politikada da önemli. İkinci kuş, Tahran-Riyad rekabeti üzerinden kaşınan mezhep çatışması olasılığı. Mezhepçilik uzun süredir İran ve Arabistan tarafından bölgedeki çatışmalarda bir araç olarak kullanılıyordu. Her iki devlet de mezhep fikrini kullanarak alanda savaşacak vekiller devşiriyordu. Bu böyleyken ve ABD DAEŞ’e karşı savaşı YPG eliyle Rakka ve Musul’da fırına sürmüşken DAEŞ’in birden bire hem de Şiilik için sembol önemde yerlere saldırı düzenleyeceği tuttu. İkinci kuş -ki iyi şeylerin alameti değil- hem Tahran’ın hem de Riyad’ın üzerinde uçuyor. Bu sefer iki merkez ve iki mezhep vekiller ve vekalet savaşları olmadan karşı karşıya getiriliyor. “Altın kerpeten” metaforunu hatırlayın. Tahran’a dün ne verildiyse (Irak, Lübnan, Suriye’de alan), Riyad’a bugün ne veriliyorsa (Mısır’da etki, İsrail’le yakınlık, körfezde güç) yakında mezhep sürtüşmesi üzerinden tek tek geri alınıverir. Maazallah Suriye’nin başına gelenler hem Tahran’ın hem de Riyad’ın başına gelebilir. Şimdilik ibre Tahran’ı gösteriyor ama her şey Tahran’ın ehlileşmeyi ne kadar kabul edip etmeyeceğine bağlı.

ACEM’E ABD KAPISI KAPANDI

Türkiye ve Pakistan Katar’a asker, İran gıda gönderecek. Ehlileştirmeye direnç midir bu? 

Pakistan, Taliban’ı içine sokan, terörü yaratan ve Hindistan’ı destekleyen ABD’nin “teröre karşı savaşı” Katar üzerinden başlatmasının anlamını biliyordur mutlaka. Ama daha önemlisi İran’ın konumu. İran Riyad mutabakatının ardından Katar hamlesi yapılınca Obama ile açılan kapıların Trump’la kapandığını anlamış görünüyor. Bu önemli. Trump, Soğuk Savaş döneminin Sovyetleri etki kazandığı yerlerden çıkartma stratejisini Tahran’a uyarlıyor. 

İRAN ANKARA’YI ŞİMDİ ANLADI 

Katar ambargosuna direnenler arasındaki yakınlaşma Suriye denklemini nasıl etkiler?

Şu an uzak görünse de ABD-Rusya Suriye özelinde anlaşırlarsa Washington, Tahran’ı para ve kanla ulaştığı etki alanından geri sürebilir. İran uzun süredir Ankara’nın dillendirdiği gerçeği fark etti: “Büyük güçler kendi çıkarlarını izler, Suriye-Irak sorunun halledilmesinde komşu bölge güçleri birbirleriyle temas içinde olmalı”. İran çok sıkışacağını hissederse Suriye’de Türkiye ile anlaşma yoluna gidebilir. Zarif’in Ankara’ya gelmesi bir işarettir. 

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!