AB’nin derdi ‘demokrasi’ değil

Almanya ve Hollanda’da baş gösteren Türkiye karşıtı hareketlenme üzerinde artık daha ‘gerçekçi’ düşünmek gerekiyor.

Meseleye sadece bugünden bakıp, referandumla veya Türkiye’deki ‘OHAL’le izah etmeye çalışmak -cehaletten veya yarı aydın olmaktan değilse- gerçekleri maskelemek olur.

Zira AB’nin kurucu babaları Fransa ve Almanya, Türkiye’nin AB reformlarını art arda yaptığı yıllarda ‘Akdeniz işbirliği’ veya ‘imtiyazlı ortaklık’ gibi ikincil ilişkileri önerdi; müzakerelerin yarıdan fazlasını ‘bloke’ etti; kalan 3’ünü  de açmıyor.

Yani mesele AB uyum sürecini tamamlamak değil.

İki tablodan ‘kabaca’ söz edeceğim, uzmanları ve ilgilileri ayrıntılarını çıkarabilir.

AB ve Türkiye nüfus tablosu.

AB’nin siyasi karar organlarının oluşumu.

Nüfus

- AB’nin (65.3 milyonluk İngiltere hariç) halen 27 ülkesinin toplam nüfusu 444.7 milyon. En büyük 5 ülkesi Almanya (82.2), Fransa (66.6), İtalya (60.6), İspanya (46.4) ve Polonya (37.9).

Türkiye, yaklaşık 80 milyonla 17 AB ülkesinin toplam nüfusuna eşit.

- AB’de orta yaş 42.6. (19 ülkeli Euro Bölgesi 43.6) En kalabalık ülkelerden Almanya’da orta yaş 46.8, Fransa’da 41.2, İspanya’da 42.8, İtalya’da 45.5, Polonya’da ise 39.9.

Türkiye’de ise orta yaş 31.1.

- AB’de 0-14 yaş arası çocuk oranı 15.5’lere, 15-64 yaş arası ‘çalışabilir nüfus’ ise yüzde 65.5’lere düştü. 65 yaş üzeri emekli nüfus ise yüzde 18.9’a çıktı. Kabaca çocuk nüfusu 67 milyonun, çalışma yaşındaki nüfus 290 milyonun altına düşerken, yaşlı nüfus 88 milyona yaklaştı. AB nüfusunun çoğunluğunu oluşturan ülkelere bakarsak; Almanya’da çocuk sayısı 10.35 milyona, çalışabilir nüfus 52.65 milyona gerilerken, 65 yaş üzeri nüfus 17,6 milyona yükseldi. Fransa’da çocuk sayısı 12.4 milyona, çalışma yaşındaki nüfus 41.7 milyona gerilerken, 65 yaş üzeri nüfus 12.8 milyonu aştı.

- Türkiye nüfusunun ise 20 milyonu çocuk (Almanya ve Fransa’daki toplam çocuk sayısına yakın), 54.3 milyonu çalışma yaşında (Almanya’dan fazla) ve 5.8 milyonu (Almanya’nın üçte birinden az) yaşlı.

- AB’de kadın başına doğum sayısı 1.6; Türkiye’de 1.95. (2007’de 2.16)

- AB’de ilk anne olma yaşı 27’lerde; Türkiye’de 22.3.

- AB’de ortalama ömür 80 yıl; Türkiye’de 77.8 yıl ve artıyor.

- AB’de bebek ölümleri binde 5’in altında; Türkiye’de 7’lere geriledi. (2000’de binde 31’di).

- AB’de anne ölümleri yüz binde 8-9’larda; Türkiye’de 15,5'e geriledi. (2000’de yüz binde 64'tü; 2023 hedefi 10.1)

Türkiye’de çocuk sayısı çalışabilir nüfusu destekliyor, yaşlı nüfus ise AB ortalamasının üçte birinden az ve çok daha yavaş artıyor. AB’de ise nüfus yaşlanıyor, 2035 tahminlerinde, Almanya’nın 79 milyona gerileyeceği öngörülüyor.

AB’nin siyasi yapılanması

AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu’nun 750 milletvekili, üye ülkelerden ‘nüfuslarına göre’ 5 yılda bir seçilir. AP’deki siyasi gruplar ülkelere göre değil, siyasi görüşlere göre oluşur. En kalabalık siyasi görüş, çoğunluk grubunu oluşturur.

Diğer AB kurumları üzerinde siyasi denetim yetkisi vardır.

AB hükümeti olan Komisyon'a sözlü ve yazılı soru sorabilir, soruşturma açabilir; Komisyon’u güvensizlik oyuyla istifaya zorlayabilir. Komisyon Başkan ve üyeleri AP’den güvenoyu almak zorundadır.

AB Konseyi, üye devletlerin ulusal çıkarlarının temsil edildiği organdır. Bu yüzden üye devletlerin hükümetlerinde görev yapan bakanlardan oluşur. Temsil nüfusa göre değildir, ancak nitelikli çoğunluk gerektiren oylamalarda karar için AB toplam nüfusunun yüzde 65'ini temsil etmesi aranır.

Şimdi düşünelim;

“Türkiye tam üye olursa AB nasıl değişir?”

AP’de Almanya’dan daha fazla milletvekili; Konsey’de kararları etkileme; AB bürokrasisinde en yüksek sayıda üst düzey bürokrat; bütün karar ve raporlarda Türkiye’nin etkinliği; genç nüfusun üretimde alacağı rol…

Böyle bir tablodan bakın, bugün Avrupa’daki ırk, din, dil ayrımcılığı ve etnik ve kültürel üstünlük iddiasına dayalı aşırı uçların olup olmayacağına karar verin.

Ya da Avrupa’nın nasıl dönüşeceğine…

Veya nasıl bir çatışmaya gireceğine…

Mesele ‘demokrasi’ meselesi değil!