Ýtalya’nýn baþkenti bu mevsimde biraz Disneyland’ý andýrýyor... Dünyanýn dört bir yanýndan akan turistler için kent hayli hazýrlýklý... Ýyi planlanmýþ bir “halkla iliþkiler” kampanyasý sonrasýnda dünya için Roma, artýk “mutlaka bir gün görülmesi gereken” bir kent...
Ýþin sýrrý 1950’li yýllarýn baþlarýna dayanýyor... Roma’yý bir “marka kente” dönüþtüren geliþmelerin merkezindeki adam Mimmo Cavicchia ile buluþup, o renkli yýllara dönmek hayli keyifli... Yaþý, 85’i aþmýþ olmasýna karþýn, o, hala sahibi olduðu Taverna Flavia’nýn kapýsýna koyduðu sandalyesinden bütün iþleri yönetiyor...
Taverna Flavia, “Roma markasýný yaratan” Amerikan filmlerinin kentin sokaklarýnda çekildiði 1950’li yýllarda, bütün ünlü yýldýzlarýn yemek yedikleri, eðlendikleri ve bu nedenle dünyanýn en ünlü lokantasý haline gelmiþ bir mekan... Elizabeth Taylor için lokantanýn özel bir salonu ayrýlmýþ, duvarlar yalnýz onun resimleriyle süslü... O yýllarda gelip yemeðini yiyen, eðlenen isimler saymakla bitecek gibi deðil... Audrey Hepburn, Mel Ferrer, Sophia Loren, Faye Dunaway, Brigitte Bardot, Richard Burton, Marlon Brando, Kirk Douglas... Duvarlardaki resimlere þöyle bir baktýðýmda gözüme çarpan ilk isimler... Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda Amerikan sinemasýnýn Ýtalya’yý keþfetmesiyle baþlayan, “Roma Tatili” filmiyle týrmanan, Federico Fellini’nin “Dolce Vita”sý ile zirve yapan bir süreç... Roma, Fellini’nin filmini çektiði Via(cadde demek) Veneto’nun antik Roma surlarýyla buluþtuðu noktaya Fellini Meydaný adýný vermiþ...
“Amerikalý sinemacýlarýn Roma’ya gelmesi, büyük bir dönemdi... Yýldýzlar bu kente aktý... Elizabeth Taylor Amerika’dan gelmeden önce beni arardý ve Roma’da bulunduðu sürece yalnýz burada yemek yerdi. O filmler, savaþ sonrasýnda insanlar için çok baþka bir Roma yarattý... Bugün o filmler ve o yýldýzlar yok ne yazýk ki ama Roma duruyor...”Cavicchia’nýn bu sözleri aslýnda bir ülkenin marka karakterini yaratmakta yaklaþýk 60 yýl önce yaþanmýþ büyük bir deneyimin günümüze uzanan sonuçlarýný göstermesi bakýmýndan çok önemli...
Kendini tamir eden bir ülke...
Avrupa’dan kaynaklanan “kriz” haberlerinin içinde ismi manþetlere yansýyan bir ülkenin sokaklarýnda dolaþýrken, yaþamýn olaðan halinde sürüp gidiyor olmasý, dýþarýdan bakan bir insan için hayli ilginç... Ýþin esasýný Roma büyükelçimiz Hakký Akil’in þu sözleri daha net açýklýyor: “2023 yýlý için koyduðumuz hedefleri bugün yakalamýþ bir ülkeden söz ediyoruz. Sanayi alt yapýsý çok güçlü, küçük ve orta ölçekli firmalarý dünya çapýnda markalar yaratmýþ, yýllýk üretimini 2 trilyon dolar düzeyine oturtmuþ, ihracatta baþarýlý bir ülke Ýtalya... Kamu maliyesinde bazý sorunlar yaþayabilirler ama bu yapýlarýyla sorunu kýsa zamanda çözer, yola devam ederler...”
Yani... Kendini kolay tamir eden bir ülkeyle karþý karþýyayýz...
AB ve Vatikan...
Roma’da iki büyükelçimiz var... Vatikan büyükelçimiz Prof. Dr. Kenan Gürsoy felsefe birikimi, dinler konusundaki uzmanlýðýyla bir anda kendini göstermiþ bir portre... Büyükelçinin þu sözlerini önemle not ediyorum: “Vatikan, artýk çok farklý bir rotada ilerliyor ve bizler bu yeni dönemi tam olarak anlayamazsak, ileride çok kayýplar yaþarýz. Söylediklerim fikir anlamýndadýr. Geçmiþiyle yüzleþen Vatikan artýk, insan haklarý, fakirlikle mücadele ve sosyal eþitlik, dinlerin kalýcý barýþý tesiste aktif rol oynamasý konularýnda çok kararlý adýmlar atýyor. Bizim dinimizin barýþ dini olduðunu, Müslüman’ýn komþusu açken tok yatamadýðýný iyi anlatmamýz gereken bir dönem bu... Yani tarihsel kültürel kimliðimizi yeniden keþfetmemiz gereken bir deneyim... Kendimizi ýsrarla anlatmamýz gerekiyor...”
Gürsoy, Türkiye’nin Avrupa Birliði yolculuðunun en önemli duraðýnýn Vatikan olduðunu söylemekte haklý... Nüfuslarý Katolik olan devletlerin cumhurbaþkanlarýnýn Papa’nýn elini öperken çektirdikleri fotoðraflarý medyaya servis etmeleri bile Vatikan’ýn Avrupa’nýn en önemli “referans noktasý” olduðunu gösteriyor... Ama daha önemli bir detay var: “Papa, Katolik dünyasýnýn ruhani lideri olarak kabul görür ama, þunu bilin ki, Ortodokslar ve Protestanlar için de önemli bir sembol ve kanaat önderliðidir... Buradan verilecek iþaretin anlamý çok büyük kuþkusuz...”
Büyükelçi bu sözlerini þöyle tamamlýyor: “Bana söyledikleri, Türkiye’ye karþý bir önyargýlarý olmadýðý yönünde...”
Türkiye’nin Avrupa yolculuðunu hep bir adresten geçirmeye pek meraklýyýz ya, acaba asýl adresi unuttuk mu, ne?