Acılarla yüzleşme ve helalleşme

Dr. Edward Riggs. Kendini fedakârca misyoner okullarda Ermeni gençlerin yetişmesine adayan bir şahsiyet. ABD’nin Türk hükümetini cezalandırması ve Ermeni bağımsızlığının sağlanması için Ermeni suikastçıları tarafından 1915’te Merzifon’da öldürülür. Suikast Türkler tarafından gerçekleştirildi diye kamuoyuna lanse edilir.

Türk saldırganların elinden kaçan bir kadın (Ermeni lider Grego’nun eşinin başından geçtiği iddia edilmiştir) çocuğu ile beraber kendisini uçurumdan aşağı atar. Diğer kadınlarda o kadını takip eder ve uçurumun aşağısı kadın cesetleri ile dolar. Bu olay o dönemde büyük isyan ve ayaklanma olaylarına neden olur. Fakat hadisenin iç yüzü araştırıldığında bu korkunç hikâyenin Mrs.Hemans’ın yıllar önce yazdığı bir romandan alıntı olduğu ortaya çıkar.

Amerikalı misyoner E. White. ‘Ermenilerin iki partisi vardır. Onlardan bazıları: Türk hükümetine karşı vefalı olmak zorundayız. İhtilal yapmamız mümkün değil. Sayımız çok az’ derken diğer bir kısmı ‘Biz Türk hükümetini devirene kadar suikastlara ve halkı galeyana getirmeye devam etmeliyiz’ görüşünü savunduklarını söyler. 

Merzifon’da görevli olan Garabed Ağa,  şehirde huzur ve barışı sağlama adına Ermeni devrimcilerini engellemeye çalışan Protestan cemaatinin lideri olan kişidir. Kilise ayini öncesi kilisenin kapısının önünde uğradığı suikastla öldürülür. ABD’de The Post gazetesinde kaleme alınan bir yazı 1915 olaylarının başlangıcını daha da netleştirmektedir: ‘Görünen o ki Ermeni suikastçılar gerçekleştirdikleri suikast ve komplolara iştirak etmeyi reddedenleri tehdit etmeye, gerekirse öldürmeye hazırlar... Bu adamlar şu ana kadar din adamı olan çok sayıda Ermeni’yi katlettiler.’ 

Ermenilerin yalan ve provokasyonlara başvurmasının sebebi;

Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle Ermenilerin geleceği için yeni bir yıldızın parlamaya başladığı söylenebilir, eğer İstanbul’a Türkler gelmeseydi, Ermenilerin de buraya yerleşmesi ve gelişmesi şüpheli olurdu’ sözü İstanbullu bir Katolik Ermeni rahibi olan Y.G Çarkcıyan’a ait.  (M. Armağan-Derin Tarih Dergisi-Nisan-. Önsöz) Ermeni cemaatinin içinden gelen saygın kişilerin bu görüşlerine rağmen, Ermenileri özelikle Osmanlı Devletinin en zor anında (Çanakkale Savaşı ) 20 Nisanda Van’da ayaklanmalarına sebep nedir? 1878 Berlin antlaşması ile Ermenilerin doğudaki haklarını Türklere ve Kürtlere karşı korumaya yönelik yer alan madde, Ruslar ve Ermeni çetelerince gerekçelendirilir desek yanlış olmaz. Amaç Bulgaristan gibi bağımsız olmak ve dünya devletlerinde Türkler Ermenilere zulüm ediyor algısını oluşturmak. Van’daki Ermeni çetelerin şehri yağmalamasından dört gün sonra Osmanlı Devleti Tehcir Kanunu’nu çıkartır. Ermeni lobisi bu kanunun ilan gününü sözde soykırımın yıl dönümü olarak kabul eder.

Tarihte ABD’yi kendi tarafına çekme çabası içinde olan Ermenilerin ilk eylemi burada gerçekleşir. Asala Terör Örgütü 28 Ocak 1973’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısını şehit eder. ‘Bu cinayeti katledilen 1.5 milyon Ermeni’nin intikamını almak için işledim’ ifadesi ile dünya kamuoyu bu olay sonrası teröristtin açıklamalarına odaklanır. Ermenilerin lobi faaliyetleri ile yazılan binlerce makale ve tezlerle dünyanın artık gündemi bellidir.

Harvard’dan Michael Reynolds Osmanlı arşivlerini ve Rus askeri idaresinin kayıtlarını araştıracak bir yetkinliğe sahip olarak ‘Anladığım kadarıyla belgeler Türklerin 1915 ile ilgili iddialarını destekler nitelikte, yani ortalıkta korkunç bir milliyetçi Ermeni provokasyonu var ve sonunda gelen Ermeni nüfusun vahşice tehcire uğratılması söz konusu’ tezine ulaşırken, bir Fransız gazetesine soykırımın yapıldığına dair bir belge ve kanıtın olmadığını ifade eden Bernard Lewis’de benzer bulgulara ulaşır. Bu duruma rağmen Ermeni lobisinin buna benzer ifadeleri kullanan Tarihçileri tasfiye etme ve hatta Amerikalı Tarihçi Stanford Shaw’un aracına bubi tuzağı ve evine yangın bombası atmaya kadar götürdükleri görülür. Aslında yaşanan acılara ve yanlışlıklara rağmen soykırımın olmadığı gerçeği Ermeni lobisi tarafından da bilinmektedir.

23 Nisan 2014 yaşanan acılardan dolayı resmi ağızdan ülkenin başbakanı ilk taziye mesajını yayımlarken 17 Nisan 2015’te aynı ülkenin sonraki başbakanı ‘Bin yıl Türklerle Ermeniler beraber yaşadı. Barışmaya, acıları paylaşmaya hazırız’ demecini verir. İstenen durum, uzatılan elin havada kalmayıp yaşanan acıları hesaplaşma aracı olarak kullanmadan, tarafların acılarla yüzleşmesi ve helalleşmesidir.

Not: Derin Tarih Dergisinin Nisan ayı sayısı ve yanında verilen Ermeni Meselesinden Kim Sorumlu adlı kitabı okuyucularıma tavsiye ediyorum. Hazırlayanların emeğine sağlık.